Acaba tedavim doğru mu?
24 yaşındayım, 2.5 senelik evliyim. Bir yıl doğum kontrol hapı kullandım. Son 1.5 senedir de korunmuyoruz. Ama gebe kalamıyorum. Adetlerim son 8 aydır düzensizdi. Doktora gittim. Memelerimi sıktı, uçlarından bir miktar berrak bir sıvı geldi. “Bu durum çocuğunuzu olmasını engelleyebilir” dedi.
Memeler Kontrol Edilmeli
Herhangi bir test uygulamadan Parlodel verdi ve adetimin 5’nci günü Klomen almamı söyledi. Son iki aydır bu tedavinin yanında yumurta çatlatmak için iğne yaptı. Bu ay üçüncüyü yapacak. Sizce doğru yolda mıyım? 3 ay oldu ama gebelik hâlâ yok.
CEVAP Prof.Dr. Derin KÖSEBAY : Jinekolojik muayenin bir parçası da memelerin muayenesidir. Burada memede ele gelecek bir kitlenin araştırılması yanında (Meme kanserinin erken teşhisi için her kadın doğum uzmanı memeleri muayene etmelidir), meme ucundan süt veya benzer bir akıntının olup olmadığının araştırılmasıdır. (Bu akıntının olmasına Galaktore denir ve prolaktin hormonunun yüksekliğinin bir göstergesidir). Burada yapılması gereken hormonlarınızın ölçülmesidir. Eğer prolaktin miktarı yüksekse aldığınız ilaç doğru bir tedavidir. Bundan sonra yumurtlamanın olup olmadığı araştırılmalı (Ultrasonla). Eğer yumurtlama yoksa onun tedavisi için çeşitli ilaçlar kullanılabilir (Bu tedavilerden biri de size uygulanandır). Gebelik hâlâ olmuyorsa... Belki kanallarda bir sorun var? Rahim filmi çekilip kanalların açık olduğunun görülmesi gerekiyor. Eşinizin muayenesinden hiç söz etmemişsiniz. Acaba onun bir sorunu var mı? Sperm sayısı yeterli mi? Sevgiler.
Bir daha çocuk doğurabilir miyim?
34 yaşındayım ve 2 çocuğum var. Bende 3 santim büyüklüğünde myom bulunuyor. Adetlerim çok ve parça parça geliyor. İkinci çocuğumu doğurduğumda bir ameliyatla eşim alındı. Bir daha çocuk yapabilir miyim? Myomu aldırmalı mıyım? Aldırmadan doğum yapabilir miyim? “Altın çağ 35” diyorlar ve eşim bir çocuk daha istiyor. Ne yapmalıyım?
CEVAP Prof.Dr. Derin KÖSEBAY : Sorunuzda “Doğumda eşim (Plasenta) yapışıktı ameliyatla aldılar” demek istiyorsanız nasıl bir ameliyat bunu bilmek gerekiyor. Myomun alınması konusuna gelice; adetlerin aşırı kanamalı geçtiğini söylüyorsunuz. Eğer bu durum bir hormonal bozukluktan kaynaklanmıyorsa veya hormonal tedavi ile düzeltilebilecek düzeyde ise ameliyata gerek olmayabilir (Bunu yapılacak ultrason muayenesinde değerlendirmek gerekiyor). Aksi halde ameliyat olmanız gerekiyor.
SAFRA KESESİ-KARACİĞER TEMİZLEME |
AHMET MARANKİ |
Tüm hastalıklara Tedavi
Alerji
Anemi
Doğal Antibiyotik
Bağırsak parazitleri
Bağırsak Temizleme
Behçet hastalığı
Bel-Boyun-Eklem ağrıları
Beyin Düşünce Gücü
Böbrek hastaları
Böbrek iltihabı
Depresyon
Diyabet-Şeker hastalığı
Eklem Ağrıları
Epilepsi-Sara
Hemoroid-Basur
Hiperaktivite-Stres
Idrar Enfeksiyonu
Kalp Damar Hastalıkları
Karaciğer temizleme
Kabızlık
Kıl dönmesi
Kısırlık giderici
Kısırlık Tedavisi
Kolesterol
10 yaş gençleşme
Kozmik beden temizliği
Malta Humması-Brusella
Mide Yanması ve Reflü
Meme Kanseri
Menopoz
MS hastalığı
Regl-Adet ağrıları
Renkler ve Psikoloji
Sinüzit
Saç Dökümü
Sağlıklı Beslenme
Sağlıklı Yaşam
Tiroid hastalığı
Unutkanlık
Varis
Cilt Bakımı ve Güzellik-Cilt Hastalıkları
Zayıflama ve Beslenme
Solunum Yolu Hastalıkları
Hangi Bitki Hangi hastalığa faydalı
ENDER SARAÇ |
Zayıflamak için Tüm Diyetler
Metabolizma canlandırıcı
Karın yağlarını eritme
Zayıflatıcı bitki çayı
Zayıflamaya doğal destek
Vücut yağlarını eritme
5 bitki çayı
Diyet kurabiyesi
Toksin atıcı diyet
Zayıflama detoks çorbası
Toksin atıcı pretoks kürü
Stres ve gerginlik için diyet
Ekspres diyet
Göbek eriten diyet
Son Yorumlar
KARIŞIK BAŞKA KATEGORİLER
meme kanseri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
meme kanseri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Meme Kanseri Hakkında Bilinen Doğrular ve Yanlışlar
Türkiye’de her 11-12 kadından birinde görülen meme kanseri, kadınların ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor.Toplumda son yıllarda meme kanserine verilen önemin daha da arttığını, bunda sosyal bilinçlendirme kampanyalarının büyük önem taşıdığını ifade eden Acıbadem Maslak Hastanesi Meme Kliniği’nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu, ancak kendilerine başvuran hastalarda hala bazı yaygın yanlışlara rastladıklarını belirtti.
Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu toplum arasında yaygın olan 10 yanlış noktayı belirterek doğru bilgileri aktardı:
1. Bıçak (neşter) değerse kanser kötüleşmez.
Hastada mamografi ya da ultrason yöntemiyle büyük olasılıkla meme kanseri olduğunu tespit ettiğimizde, tümörün hemen ameliyatla alınması gerektiğini ve arkasından diğer tedavilere başlamamız gerektiğini söylüyoruz. Ancak bu durumla karşılaşan birçok hasta “Kansere neşter değerse daha kötü olmaz mı?” tepkisini veriyor. Bu çok yaygın; fakat çok yanlış bir tepki. Çünkü meme kanseri erken dönemde yakalanırsa hastalarda tam tedavi sağlama şansımız var. Bu tedavide de en önemli payı cerrahi müdahale alıyor; yani tümörün ameliyatla vücuttan uzaklaştırılması. Diğerler yöntemler ise yardımcı tedavilerdir. Gerekli olan vakalarda kemoterapi ve radyoterapi de büyük önem taşıyor. Ama cerrahi yapılmazsa diğer tedavilerin pek anlamı yok.
2. Ailenin geçmişinde meme kanseri varsa, hekime başvurmak için tümör oluşmasını beklememek gerekiyor.
50 yaşına gelmiş ve örneğin hem halasında hem babaannesinde meme kanseri olan bir hasta “Şimdi elime bir sertlik geliyor ve daha önce de bu konuyla ilgili hiç doktora gitmedim” diyerek hekime başvurabiliyor. Bu çok büyük bir hata. Meme kanserinde genetik miras büyük önem taşıyor. Özellikle birinci derece yakınlarda meme kanseri olması çok risk arttırıcı bir durumdur. Ailesinde meme kanserli akrabaları olan kadınların diğer kadınlara göre daha erken yaşlardan başlayarak ve daha sık aralıklarla meme kontrollerine gitmeleri gerekir.
3. Ailenin erkeklerinin de meme kanseri geçmişi hesaba katılmalı.
Hastalara ailelerinde daha önce meme kanserine rastlanıp rastlanmadığını soruyoruz. Ancak birçok hasta sadece ailenin kadın üyelerini hesaba katıyor. Hatta bazıları sırf anne tarafı akrabalarını gözden geçiriyor. Halbuki meme kanserinin genetik riskini ailenin anne ve baba tarafı eşit oranda artırıyor. Yani hastanın halasında meme kanseri olmasıyla teyzesinde olması aynı değerdedir.
4. Meme kanseri ameliyatlarında memenin tamamının alınması gerekmiyor.
Modern cerrahide artık meme kanseri ameliyatlarının çoğunda memenin tamamının alınması gerekmiyor. Ülkemizde bazı üniversite hastanelerinde, “Parsiyel Mastektomi” denilen, yani memenin sadece tümörlü bölümünün alınması işleminin tarihi neredeyse 30 yıla dayanıyor. Bu yaklaşım günümüzde gelişmiş tıp merkezlerinde standart tedavi olarak uygulanıyor. Tabii ki hala meme kanserinde memenin tamamının alınmasını gerektiren durumlar da var. Ancak hastaların dörtte üçünde memenin sadece tümörlü kısmı alınarak, ameliyatlar kozmetik bir kusur yaratılmadan gerçekleştirilebiliyor.
5. Her meme kanseri hastasında lenf bezlerinin tamamı alınmıyor.
8-10 sene öncesine kadar bir kadının bir memesinde kanser tespit edildiği zaman ameliyat sırasında o memenin bulunduğu taraftaki koltukaltı lenf bezlerinin de temizlenmesi gerekiyordu. Ancak hastaların yaklaşık yarısında, patolojik inceleme sonunda, çıkarılan lenf bezlerinin hiç birinin kanser tarafından tutulmamış olduğu anlaşılıyordu. Bir başka ifadeyle, bu hastalarda boşuna koltukaltı lenf bezleri çıkarılmış oluyordu. Oysa günümüzde “Sentinel Lenf Nodülü Biyopsisi” adını verdiğimiz bir yöntemle, boya veya radyoizotopla işaretlemek suretiyle koltukaltı lenf bezlerinden örnekleme yapılıyor. Örnekleme yapılan 1-2 lenf bezinde tümör hücresi yoksa diğer lenfleri çıkarılmıyor. Bu yöntem sayesinde, koltukaltında tutulma olmayan hastalar gereksiz bir işlemden korunmuş oluyor. Böylece meme kanseri hastaları, korkulu rüyaları olan kol şişmesi, kolda güç ve his kaybı gibi komplikasyonlardan kurtulmuş oluyorlar. Kanserin koltukaltına da atladığının belirlendiği hastalarda ise koltukaltı lenf bezlerini temizlemek gerekiyor.
6. Genetik test herkese uygulanmıyor.
• Ailesinde erkek akrabaları dahil iki veya daha fazla birinci derecede akraba kişide meme kanseri görülmüş olanlar,
• İki kişiden fazla birinci derecede akrabasında meme kanseri ve yumurtalık kanseri olanlar,
• Ailesinde genç yaşta (menopoz öncesi) meme kanseri ya da yumurtalık kanseri hastaları olanlar
• Ailesinde 2 memesinde birden meme kanserine yakalanmış birinci dercede akrabaları olanlar
meme kanseri için genetik risk altında kabul edilirler.
Bu tür hastalar için kullanılan BRCA1 ve BRCA2 adı verilen meme kanseri genetik testleri öneriliyor. Bu testlerin biri ya da ikisinin pozitif çıkması bu hastaların hayatlarının bir döneminde yüzde 85’lere varan oranlarda meme kanserine yakalanacaklarına işaret ediyor. Bu kişilerde yumurtalık kanserine yakalanma oranı da % 40 gibi yüksek düzeylerdedir. Ancak bunlar sadece küçük bir grup hastaya uygulanabilecek testler. Yani bir hastanın gen testi adayı olabilmesi için genetik risk grubuna gerçekten dahil olması gerekiyor. Oysa, böyle bir testin varlığını çeşitli yollardan öğrenen birçok kadın bu testi yaptırmak için hekimlere başvuruyor. Ancak bu test hem pahalı bir testtir hem de testin sonuçları ile her hasta başa çıkamayabilir. Çünkü bu test pozitif çıkarsa seçeneklerden bir tanesi iki meme dokusunun da daha kanser çıkmadan alınıp yerine protez konulması. Bir diğer yöntem ise koruyucu ilaçlar verilmesi ve hastanın yakından izlemesi. Bunlar yerine getirilmeyecekse testin yapılmasının bir anlamı olmayacaktır. Özetle, hastanın bu testleri yaptırmadan önce psikolojik olarak olası sonuçlarına ve gereğini yapmaya hazır olması gerekir.
7. Meme kanseri erkeklerde daha ölümcül değildir.
Her ne kadar yaygın bilinçlendirme çalışmaları yapılsa da, toplumda erkeklerde meme kanseri görülmediğine dair yaygın bir kanı var. Bu yüzden erkekler memelerinde ellerine bir sertlik, kitle geldiğinde veya bir yara oluştuğunda akıllarına meme kanserini hiç getirmiyorlar ve uzun süre hekime başvurmuyorlar. Geciktikçe hastalık ilerliyor, artık doktora gitmek kaçınılmaz hale geldiğinde de zaten kanser vücuda yayılmış oluyor; tedavide başarı ihtimali çok düşüyor. Bu durum sanki erkeklerde meme kanserinin kadınlarda olduğundan çok daha öldürücü olduğu gibi bir izlenim oluşturuyor. Oysa ki erkekteki meme kanserinin tıbbi olarak daha kötü seyrettiğine dair bilimsel bir bilgi bulunmuyor. Erkeklerdeki meme kanseri biyolojik olarak farklı bir tümör değildir ve erken teşhis edildiğinde erkeklerde de tam iyileşme sağlanabilir.
8. Meme kanseri ve yumurtalık kanserinin ortak noktaları bulunuyor.
Hem yumurtalık kanserinde hem de meme kanserinde kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen etkileri var. Genetik olarak bir hastanın ailesinde meme kanserli hasta sayısı fazla olduğunda meme kanser riski arttığı gibi, aynı şekilde ailede yumurtalık kanserli hastanın çok olması da hem yumurtalık hem de meme kanserine yakalanma riskini artırıyor. Yine BRCA1 ve BRCA2 testi pozitif ise yüzde 40 ihtimalle yumurtalık kanseri olma riski vardır. Bu sebeple BRCA1 veya BRCA2 pozitif çıkan hastalarda meme dokusunun hasta olmadan önce alınması ve bazı hastalarda buna ek olarak yumurtalıkların da çıkarılması önerilir.
9. Bilinen risk etkenlerine sahip olmayan kadınlar da meme kanserine yakalanabilirler.
Bazı istatistiki çalışmalara göre:
• Hiç çocuk sahibi olmamışlara oranla, çocuk doğurmuş olanlarda meme kanseri riski daha düşüktür.
• Genç yaşta doğum yapmışlara oranla, ilerleyen yaşlarda doğum yapmışlarda meme kanseri riski daha yüksektir.
• Emzirenlerde emzirmeyenlere oranla meme kanseri riski daha azdır.
Ancak bu etkenler meme kanseri riskini küçük oranlarda değiştirirler. Meme kanserine yakalanan hastaların üçte ikisi bilinen meme kanseri risklerini taşımayan kadınlardır. Bilinen risk faktörlerinin kendilerinde olmadığını düşünerek meme muayenelerini ve mamografilerini aksatan kadınlar daha büyük risk altındadırlar. Hiçbir risk faktörü taşımasalar da bütün kadınların 40 yaşından başlamak üzere yılda bir kez bir genel cerraha muayene olmaları ve tarama mamografi çektirmeleri şarttır.
10. Kanserin tedavisi kadar memenin estetiği de büyük önem taşıyor.
Meme kanseri ameliyatlarında her ne kadar memenin bir parçası alınsa da kalan dokunun mutlaka kozmetik olarak kabul edilebilir bir düzeyde olmasına gayret ediyoruz. Bütün meme ameliyatlarında dokuda bir çökme, estetik bozukluk olmaması mutlaka onarım yapıyoruz. Bazen, tümörün çıkarılmasından çok onarmak için vakit harcanıyor. Ancak bazı işlemlerde plastik cerrahi uzmanı meslektaşlarımızın işbirliği gerekiyor. Örneğin, cildin korunarak meme dokusunun tamamının çıkarılıp yerine protez konulan vakalarda plastik cerrahlarla birlikte çalışılıyor.
Memesinin tamamı önceden alınmış hastalarda yeni meme oluşturulması da mümkün. Yeni meme ya “implant” denilen protezlerle oluşturuluyor ya da hastanın kendi dokularıyla yani karındaki ya da sırttaki bazı dokuların kullanılmasıyla gerçekleştiriliyor. Burada temel amaç, hastanın meme kanserinden dolayı bir ameliyat geçirdiğinde bir uzuv kaybına, yani meme gibi kadının cinsel kimliğini de oluşturan çok önemli bir organı kaybetmemesidir. Her ne kadar kadınların birçoğu meme kanseri ile ilk karşılaştıklarında korku ve panik ile “Hiç önemli değil, kanser varsa mememi alın gitsin” şeklinde bir tavır sergileseler de, meme kaybı çok önemli, kalıcı ruhsal sorunlara, beden algılamasıyla ilgili depresyonlara neden oluyor. Bazı hastalar geleneksel görüşler sebebiyle sıkıntılarını saklıyor, belli etmemeye çalışıyorlar. Ama memenin bir kadın için ne kadar önemli bir organ olduğu biliniyor. Vücuttaki esas işlevi bebeği beslemek olan meme, kadının beden algılamasında ve cinsel yaşamında çok önemli bir yere sahip ve kolay vazgeçilmemesi gereken bir organ. Hastanın memesini korumak için elden gelen bütün gayreti gösterilmeli; fakat en büyük önceliğin hastayı kanserden kurtarmak olduğu unutulmadan, estetik kaygılarla hastanın hayatı da tehlikeye atılmamalıdır.
Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu toplum arasında yaygın olan 10 yanlış noktayı belirterek doğru bilgileri aktardı:
1. Bıçak (neşter) değerse kanser kötüleşmez.
Hastada mamografi ya da ultrason yöntemiyle büyük olasılıkla meme kanseri olduğunu tespit ettiğimizde, tümörün hemen ameliyatla alınması gerektiğini ve arkasından diğer tedavilere başlamamız gerektiğini söylüyoruz. Ancak bu durumla karşılaşan birçok hasta “Kansere neşter değerse daha kötü olmaz mı?” tepkisini veriyor. Bu çok yaygın; fakat çok yanlış bir tepki. Çünkü meme kanseri erken dönemde yakalanırsa hastalarda tam tedavi sağlama şansımız var. Bu tedavide de en önemli payı cerrahi müdahale alıyor; yani tümörün ameliyatla vücuttan uzaklaştırılması. Diğerler yöntemler ise yardımcı tedavilerdir. Gerekli olan vakalarda kemoterapi ve radyoterapi de büyük önem taşıyor. Ama cerrahi yapılmazsa diğer tedavilerin pek anlamı yok.
2. Ailenin geçmişinde meme kanseri varsa, hekime başvurmak için tümör oluşmasını beklememek gerekiyor.
50 yaşına gelmiş ve örneğin hem halasında hem babaannesinde meme kanseri olan bir hasta “Şimdi elime bir sertlik geliyor ve daha önce de bu konuyla ilgili hiç doktora gitmedim” diyerek hekime başvurabiliyor. Bu çok büyük bir hata. Meme kanserinde genetik miras büyük önem taşıyor. Özellikle birinci derece yakınlarda meme kanseri olması çok risk arttırıcı bir durumdur. Ailesinde meme kanserli akrabaları olan kadınların diğer kadınlara göre daha erken yaşlardan başlayarak ve daha sık aralıklarla meme kontrollerine gitmeleri gerekir.
3. Ailenin erkeklerinin de meme kanseri geçmişi hesaba katılmalı.
Hastalara ailelerinde daha önce meme kanserine rastlanıp rastlanmadığını soruyoruz. Ancak birçok hasta sadece ailenin kadın üyelerini hesaba katıyor. Hatta bazıları sırf anne tarafı akrabalarını gözden geçiriyor. Halbuki meme kanserinin genetik riskini ailenin anne ve baba tarafı eşit oranda artırıyor. Yani hastanın halasında meme kanseri olmasıyla teyzesinde olması aynı değerdedir.
4. Meme kanseri ameliyatlarında memenin tamamının alınması gerekmiyor.
Modern cerrahide artık meme kanseri ameliyatlarının çoğunda memenin tamamının alınması gerekmiyor. Ülkemizde bazı üniversite hastanelerinde, “Parsiyel Mastektomi” denilen, yani memenin sadece tümörlü bölümünün alınması işleminin tarihi neredeyse 30 yıla dayanıyor. Bu yaklaşım günümüzde gelişmiş tıp merkezlerinde standart tedavi olarak uygulanıyor. Tabii ki hala meme kanserinde memenin tamamının alınmasını gerektiren durumlar da var. Ancak hastaların dörtte üçünde memenin sadece tümörlü kısmı alınarak, ameliyatlar kozmetik bir kusur yaratılmadan gerçekleştirilebiliyor.
5. Her meme kanseri hastasında lenf bezlerinin tamamı alınmıyor.
8-10 sene öncesine kadar bir kadının bir memesinde kanser tespit edildiği zaman ameliyat sırasında o memenin bulunduğu taraftaki koltukaltı lenf bezlerinin de temizlenmesi gerekiyordu. Ancak hastaların yaklaşık yarısında, patolojik inceleme sonunda, çıkarılan lenf bezlerinin hiç birinin kanser tarafından tutulmamış olduğu anlaşılıyordu. Bir başka ifadeyle, bu hastalarda boşuna koltukaltı lenf bezleri çıkarılmış oluyordu. Oysa günümüzde “Sentinel Lenf Nodülü Biyopsisi” adını verdiğimiz bir yöntemle, boya veya radyoizotopla işaretlemek suretiyle koltukaltı lenf bezlerinden örnekleme yapılıyor. Örnekleme yapılan 1-2 lenf bezinde tümör hücresi yoksa diğer lenfleri çıkarılmıyor. Bu yöntem sayesinde, koltukaltında tutulma olmayan hastalar gereksiz bir işlemden korunmuş oluyor. Böylece meme kanseri hastaları, korkulu rüyaları olan kol şişmesi, kolda güç ve his kaybı gibi komplikasyonlardan kurtulmuş oluyorlar. Kanserin koltukaltına da atladığının belirlendiği hastalarda ise koltukaltı lenf bezlerini temizlemek gerekiyor.
6. Genetik test herkese uygulanmıyor.
• Ailesinde erkek akrabaları dahil iki veya daha fazla birinci derecede akraba kişide meme kanseri görülmüş olanlar,
• İki kişiden fazla birinci derecede akrabasında meme kanseri ve yumurtalık kanseri olanlar,
• Ailesinde genç yaşta (menopoz öncesi) meme kanseri ya da yumurtalık kanseri hastaları olanlar
• Ailesinde 2 memesinde birden meme kanserine yakalanmış birinci dercede akrabaları olanlar
meme kanseri için genetik risk altında kabul edilirler.
Bu tür hastalar için kullanılan BRCA1 ve BRCA2 adı verilen meme kanseri genetik testleri öneriliyor. Bu testlerin biri ya da ikisinin pozitif çıkması bu hastaların hayatlarının bir döneminde yüzde 85’lere varan oranlarda meme kanserine yakalanacaklarına işaret ediyor. Bu kişilerde yumurtalık kanserine yakalanma oranı da % 40 gibi yüksek düzeylerdedir. Ancak bunlar sadece küçük bir grup hastaya uygulanabilecek testler. Yani bir hastanın gen testi adayı olabilmesi için genetik risk grubuna gerçekten dahil olması gerekiyor. Oysa, böyle bir testin varlığını çeşitli yollardan öğrenen birçok kadın bu testi yaptırmak için hekimlere başvuruyor. Ancak bu test hem pahalı bir testtir hem de testin sonuçları ile her hasta başa çıkamayabilir. Çünkü bu test pozitif çıkarsa seçeneklerden bir tanesi iki meme dokusunun da daha kanser çıkmadan alınıp yerine protez konulması. Bir diğer yöntem ise koruyucu ilaçlar verilmesi ve hastanın yakından izlemesi. Bunlar yerine getirilmeyecekse testin yapılmasının bir anlamı olmayacaktır. Özetle, hastanın bu testleri yaptırmadan önce psikolojik olarak olası sonuçlarına ve gereğini yapmaya hazır olması gerekir.
7. Meme kanseri erkeklerde daha ölümcül değildir.
Her ne kadar yaygın bilinçlendirme çalışmaları yapılsa da, toplumda erkeklerde meme kanseri görülmediğine dair yaygın bir kanı var. Bu yüzden erkekler memelerinde ellerine bir sertlik, kitle geldiğinde veya bir yara oluştuğunda akıllarına meme kanserini hiç getirmiyorlar ve uzun süre hekime başvurmuyorlar. Geciktikçe hastalık ilerliyor, artık doktora gitmek kaçınılmaz hale geldiğinde de zaten kanser vücuda yayılmış oluyor; tedavide başarı ihtimali çok düşüyor. Bu durum sanki erkeklerde meme kanserinin kadınlarda olduğundan çok daha öldürücü olduğu gibi bir izlenim oluşturuyor. Oysa ki erkekteki meme kanserinin tıbbi olarak daha kötü seyrettiğine dair bilimsel bir bilgi bulunmuyor. Erkeklerdeki meme kanseri biyolojik olarak farklı bir tümör değildir ve erken teşhis edildiğinde erkeklerde de tam iyileşme sağlanabilir.
8. Meme kanseri ve yumurtalık kanserinin ortak noktaları bulunuyor.
Hem yumurtalık kanserinde hem de meme kanserinde kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen etkileri var. Genetik olarak bir hastanın ailesinde meme kanserli hasta sayısı fazla olduğunda meme kanser riski arttığı gibi, aynı şekilde ailede yumurtalık kanserli hastanın çok olması da hem yumurtalık hem de meme kanserine yakalanma riskini artırıyor. Yine BRCA1 ve BRCA2 testi pozitif ise yüzde 40 ihtimalle yumurtalık kanseri olma riski vardır. Bu sebeple BRCA1 veya BRCA2 pozitif çıkan hastalarda meme dokusunun hasta olmadan önce alınması ve bazı hastalarda buna ek olarak yumurtalıkların da çıkarılması önerilir.
9. Bilinen risk etkenlerine sahip olmayan kadınlar da meme kanserine yakalanabilirler.
Bazı istatistiki çalışmalara göre:
• Hiç çocuk sahibi olmamışlara oranla, çocuk doğurmuş olanlarda meme kanseri riski daha düşüktür.
• Genç yaşta doğum yapmışlara oranla, ilerleyen yaşlarda doğum yapmışlarda meme kanseri riski daha yüksektir.
• Emzirenlerde emzirmeyenlere oranla meme kanseri riski daha azdır.
Ancak bu etkenler meme kanseri riskini küçük oranlarda değiştirirler. Meme kanserine yakalanan hastaların üçte ikisi bilinen meme kanseri risklerini taşımayan kadınlardır. Bilinen risk faktörlerinin kendilerinde olmadığını düşünerek meme muayenelerini ve mamografilerini aksatan kadınlar daha büyük risk altındadırlar. Hiçbir risk faktörü taşımasalar da bütün kadınların 40 yaşından başlamak üzere yılda bir kez bir genel cerraha muayene olmaları ve tarama mamografi çektirmeleri şarttır.
10. Kanserin tedavisi kadar memenin estetiği de büyük önem taşıyor.
Meme kanseri ameliyatlarında her ne kadar memenin bir parçası alınsa da kalan dokunun mutlaka kozmetik olarak kabul edilebilir bir düzeyde olmasına gayret ediyoruz. Bütün meme ameliyatlarında dokuda bir çökme, estetik bozukluk olmaması mutlaka onarım yapıyoruz. Bazen, tümörün çıkarılmasından çok onarmak için vakit harcanıyor. Ancak bazı işlemlerde plastik cerrahi uzmanı meslektaşlarımızın işbirliği gerekiyor. Örneğin, cildin korunarak meme dokusunun tamamının çıkarılıp yerine protez konulan vakalarda plastik cerrahlarla birlikte çalışılıyor.
Memesinin tamamı önceden alınmış hastalarda yeni meme oluşturulması da mümkün. Yeni meme ya “implant” denilen protezlerle oluşturuluyor ya da hastanın kendi dokularıyla yani karındaki ya da sırttaki bazı dokuların kullanılmasıyla gerçekleştiriliyor. Burada temel amaç, hastanın meme kanserinden dolayı bir ameliyat geçirdiğinde bir uzuv kaybına, yani meme gibi kadının cinsel kimliğini de oluşturan çok önemli bir organı kaybetmemesidir. Her ne kadar kadınların birçoğu meme kanseri ile ilk karşılaştıklarında korku ve panik ile “Hiç önemli değil, kanser varsa mememi alın gitsin” şeklinde bir tavır sergileseler de, meme kaybı çok önemli, kalıcı ruhsal sorunlara, beden algılamasıyla ilgili depresyonlara neden oluyor. Bazı hastalar geleneksel görüşler sebebiyle sıkıntılarını saklıyor, belli etmemeye çalışıyorlar. Ama memenin bir kadın için ne kadar önemli bir organ olduğu biliniyor. Vücuttaki esas işlevi bebeği beslemek olan meme, kadının beden algılamasında ve cinsel yaşamında çok önemli bir yere sahip ve kolay vazgeçilmemesi gereken bir organ. Hastanın memesini korumak için elden gelen bütün gayreti gösterilmeli; fakat en büyük önceliğin hastayı kanserden kurtarmak olduğu unutulmadan, estetik kaygılarla hastanın hayatı da tehlikeye atılmamalıdır.
MEME KANSERİ İÇİN ŞİFALI BİTKİLER-BİTKİSEL İLAÇ

Meme; süt bezeleri ve süt bezlerinde üretilmiş sütü meme başına taşımakla görevli kanallardan oluşmaktadır.
Bu süt bezlerini ve kanallarını oluşturan hücrelerin kontrol dışında çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine yayılarak çoğalmaya devam etmelerine 'meme kanseri' denilmektedir.
Son zamanlarda meme kanseri tedavisi için oldukça önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Birçok tedavi imkanları ortaya çıkmıştır.
Bu imkanlar, önemli ölçüde, hastalığın tespit edildiği safhaya göre değişmektedir. Hastalık ne kadar erken safhada saptanırsa tedavi olanağı ve seçeneği o kadar fazla olmaktadır.
Meme kanseri için pratik bitkisel destekler
• 2 su bardağı kaynar suyun içine 10 gram civanperçemi koyarak kısık ateşte 5 dakika demlendirin.Sabah ve akşam aç karnına bir bardak bu civanperçemi çayını içiln. Öğlenleri tok karnına 1 bardak sarı kantaron çayı için. Akşam tok karnına bir bardak biberiye ve mürver çiçeği çayı için. Gece saat 22.00 de karabaş otu çayı ile şerbetçi otu çayı için. Bu uygulamaya 45 gün devam edin.
• Soya fasulyesi ılık su ile ıslatın, bir gece bekletilerek süzün. Kavrularak yendiğinde kanser riskini önlemektedir.
Bu süt bezlerini ve kanallarını oluşturan hücrelerin kontrol dışında çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine yayılarak çoğalmaya devam etmelerine 'meme kanseri' denilmektedir.
Son zamanlarda meme kanseri tedavisi için oldukça önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Birçok tedavi imkanları ortaya çıkmıştır.
Bu imkanlar, önemli ölçüde, hastalığın tespit edildiği safhaya göre değişmektedir. Hastalık ne kadar erken safhada saptanırsa tedavi olanağı ve seçeneği o kadar fazla olmaktadır.
Meme kanseri için pratik bitkisel destekler
• 2 su bardağı kaynar suyun içine 10 gram civanperçemi koyarak kısık ateşte 5 dakika demlendirin.Sabah ve akşam aç karnına bir bardak bu civanperçemi çayını içiln. Öğlenleri tok karnına 1 bardak sarı kantaron çayı için. Akşam tok karnına bir bardak biberiye ve mürver çiçeği çayı için. Gece saat 22.00 de karabaş otu çayı ile şerbetçi otu çayı için. Bu uygulamaya 45 gün devam edin.
• Soya fasulyesi ılık su ile ıslatın, bir gece bekletilerek süzün. Kavrularak yendiğinde kanser riskini önlemektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bağlantılar
Sitede Arama Yap
İBRAHİM SARAÇOĞLU |
Tüm hastalıklara Tedavi
Alzheimer
Gençleştirici Formül
Anne sütünü artırma
Ayak mantarı
Erkek-Kilo alma
Kadın-Kilo alma
Baş ağrısı-Migren
Kolesterolu düşürme
Kadın-idrar enfeksiyonu
Erkek idrar Kaçırma
Saç dökümü
Sperm artırma
İktıdarsızlık
Kısırlık-Hamile kalmak
Kısırlık-Kadın yumurtasını artırma
Romatizma
MS Hastalığı
Akciğer Kanseri
İltihaplı sivilce-Akne
Hemoroid-Basur
Meme-Göğüs büyütme
Boy Uzatma
Kabızlık
Ses kısıklığı
Mantar Hastalığı
Polikistik Over
Tiroid
Aşırı Tüylenme
Vitiligo-Hepatit B-Karaciğer yetmezliği
Meme kisti-Fibrokist
Adet sancıları
Egzema
Astım
Saç-Kepek
Zayıflamak
Topuk dikeni
Kalp ve Prostat büyümesi
Kalp yağlanması
Vitiligo
Bağırsak kanseri önleyici
Bağırsak kanseri tedavi
Kansızlık-Anemi
Karaciğer yağlanması
Mide Yanması
Depresif Regl-Adet
Yaşlılık lekeleri
Bademcik Boğaz Enfeksiyonu
Anksiyete
Depresyon
Sigara toksin atıcı
Kulak çınlaması
Kulak ağrısı
Bağırsak gazı
Vajinal Akıntı
Sigara bırakma
Elma kayısı maskesi
Selülit eritme
Unutkanlık
Yorgunluk
Menopoz
Kronik Kabızlık
Cilt Bakımı ve Güzellik-Cilt Hastalıkları
Zayıflama ve Beslenme
Blog Arşivi
-
▼
2010
(507)
-
▼
Temmuz
(40)
-
▼
Tem 11
(20)
- Tansiyon Hastalarına Sıcak Uyarısı
- Havuzlar Hasta Ediyor
- Sıcak, Tahammül Gücünü Zayıflatıyor
- Lens İle Havuza Girmeyin
- Güneş Kremiyle İlgili Çarpıcı Gerçek
- Cilt Kanserinde Aşı Umudu
- Çocukları Yaz Hastalıklarından Koruyun
- Tükenmişlik Sendromu
- Botoks mu Yaptırmalı, Dolgu mu
- Sıcaktan Soğuğa Ani Geçiş Yapmayın
- Depresyon Bunama Riskini Artırıyor
- Yaz Olunca Midenize Ne Oluyor?
- Anne Adayının Yaptırması Gereken Testler
- Vejetaryen Diyet Depresyona İyi Geliyor
- Kanser Karşısında Erkekler Daha Vefasız
- Şeker Stresi Azaltıyor
- Bilgisayarlar, Çocuklar İçin Büyük Tehlike
- Çocuk Egzamasında Astım Riski
- DNA Yapısı Kanserde Etkili
- 3K İle Hem Tok Kalın, Hem Kilo Verin
-
▼
Tem 11
(20)
-
▼
Temmuz
(40)