tansiyon sifali bitkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tansiyon sifali bitkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tansiyon Hastalarına Sıcak Uyarısı

Yüksek tansiyon hastalarının, son derece ölümcül olan beyin kanaması riskine karşı özellikle sıcak havalarda tansiyonu yükseltecek her türlü nedenden kaçınmaları gerekiyor.

Memorial Ataşehir Hastanesi Nöroşirürji Bölümü'nden Prof. Dr. Murat İmer, hava sıcaklıklarının gün geçtikçe yükseldiğine dikkati çekerek, özellikle belirli bir yaştan sonra, tansiyon hastalarında görülen beyin kanamalarının sıcak havalarda daha da artış gösterdiğini belirtti.

Tansiyonun ani ve denetimsiz yükselmesinin beyin kanamasına neden olabildiğini kaydeden İmer, beyin kanamasına doğumsal damar değişiklikleri, pıhtılaşma bozuklukları, pıhtılaşmayı engelleyici ilaç kullanımı, bazı karaciğer hastalıkları, yüksek dozda alkol kullanımı gibi nedenlerin de yol açtığını hatırlattı.

İmer, ''Yüksek tansiyon hastaları, son derece ölümcül olan beyin kanaması riskine özellikle sıcak havalarda tansiyonu yükseltecek her türlü nedenden kaçınmalıdırlar'' görüşüne yer verdi. Tansiyonun düzenli ilaç kullanımı ve sık kontrollerle kontrol altında tutulması sonucu son yıllarda beyin dokusu içine olan kanamaların sıklığında ciddi bir düşüş sağlandığına işaret eden İmer, özellikle yüksek tansiyon hastalarına şu uyarılarda bulundu:

''Sıcak havaların tansiyon hastalarında beyin kanaması riskini artırdığı bilinmektedir. Bu nedenle özellikle yüksek tansiyonlu hastalar güneş altında uzun süre kalmamaya özen göstermeli, güneşin direk etkilerinden kendilerini korumak için baş bölgelerini koruyacak şapka ile dolaşmalıdırlar. Saat 10.00-14.00 arasında güneş altında kalmamalı, aç kalmamaya dikkat edip sağlıklı ve düzenli beslenmeye özen göstermeli, gün içerisinde artan su ihtiyacını gidermeli, aşırı şiddetli baş ağrısı durumunda dikkatli olmalıdırlar. Tansiyon hastaları ilaçlarını düzenli olarak almalı, tansiyon kontrollerini daha sık yapmalıdırlar.''

TANSİYON SORUNU-Osman MÜFTÜOĞLU

Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin verilerine bakılırsa, Türk halkının tansiyonu yükseliyor. 60’lı yıllarda yüzde 10-15 civarında olan hipertansiyona yakalanma olasılığı, son yıllarda yüzde 30’ların üzerine çıkmış! Bu rakamlar yakın bir gelecekte bizim de bir hipertansiyon salgınıyla karşı karşıya kalabileceğimize işaret ediyor.

DÜNYA Sağlık Örgütü (WHO), hipertansiyonu önlenebilir ölüm nedenleri arasında ilk sıraya yerleştirmiş. Özellikle iskemik kalp hastalıkları ve beyin damar hastalıklarına bağlı olan hastalanma ve ölüm oranlarını azaltmada, hipertansiyonla mücadelenin çok önemli bir yeri var. Yaygın ve çok önemli bir sağlık sorunu olmasına rağmen ciddi bir belirti vermediğinden sinsice yayılıyor. İlk belirtisi kalp krizi, felç, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ya da görme kaybı olabiliyor. Bazı doktorlar hipertansiyon için "sessiz katil" tanımını belki de bu nedenle kullanıyor.

Kan basıncı yüksekliğini belirlemenin tek yolu tansiyonu ölçmek! Eğer tekrarlanan ölçümlerde kan basıncı 140/90 mm. Hg’nin üzerinde bulunursa durum ciddi, hipertansiyon kalıcı kabul ediliyor. Bununla birlikte 130/80’in üzerindeki değerler bile önemli bulunuyor. İşte bu nedenle hiçbir sorunu olmayanlarda dahi kan basıncını yılda en az bir kez ölçmek gerekiyor. Ölçüm sıklığını ellili yaşlar sonrasında yılda iki veya üç olarak sıklaştırmak gerekiyor.

Tuzu azaltın

Hipertansiyonun pek çok nedeni var ama fazla tuz tüketimi çok önemli bir faktör. Türk halkı tuzlu yiyeceklere çok düşkün. Beslenme kültürümüzde turşu, sucuk, tuzlu zeytinler, peynirler, pastırma, kebap, salamuralar gibi tuzdan zengin yiyecekler, tuzlu kuruyemişler çok fazla. Son yıllarda hazır ve paketlenmiş besinleri, dondurulmuş ürünleri daha yaygın kullanılmaya başladık. Pizza, hamburger, patates kızartması çok yiyoruz. Bütün bunlar tuz tüketimimizi arttırdı (Maksimum 4-6 gram civarında olması gereken bir günlük tuz tüketimi, Türk Hipertansiyon Derneği verilerine bakılırsa 18 gram civarına yükselmiş durumda). Tuz tüketiminde Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi şampiyon! En az tuzu Egeliler tüketiyor. Hipertansiyonla mücadelede özellikle tuz tüketimi konusunda çok dikkatli olmamız, bu kötü alışkanlıktan bir an önce kurtulmamız gerekiyor. Ne yapıp etmeli, az tuzlu besinlere ağırlık vermeliyiz.

Kilo sorununun yaygınlaşması da önemli bir faktör. Kilo sorunu olanlar zaten çok tuz tüketen kişiler olduğu için problem daha da büyüyor. Ayrıca stres, tembellik, sigara ve alkol kullanımındaki yaygınlaşma da toplum sağlığını tehdit eder boyutlara ulaştı. Bu kötü alışkanlıklar hipertansiyona yakalanma olasılığını da yükseltiyor.

Erken teşhis

Hipertansiyonlu kişilerin erken teşhis edilmesi başta kalp, böbrek ve göz hastalıkları olmak üzere birçok hastalığı önleyebilir. Erken teşhis çoğu hastada sorunu belki de ilaç bile kullanmadan çözmeyi sağlayacaktır. Eğer tansiyonunuzun kaç olduğunu bilmiyorsanız mutlaka ölçtürün. Kan basıncınızı bilmeniz kilonuzu, boyunuzu, yaşınızı bilmeniz kadar önemli bir nokta. Bu ölçümleri belli aralıklarla tekrarlamayı da ihmal etmeyin. 20-50 yaş aralığında yılda bir-iki kez, elli yaş sonrasında ise iki-dört kez kan basıncınızı ölçün ve bir kenara not edin. Eğer bu ölçümlerde 135/85 mm.Hg’nın üzerinde rakamlarla karşılaşacak olursanız ölçümleri daha sık aralıklarla tekrarlayın. Benzer değerler çıkıyorsa doktorunuzla görüşmeniz gerektiğini aklınızdan hiç çıkarmayın.

Kampanya var

’Türkiye’nin tansiyonunu ölçüyoruz’. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin Sağlık Bakanlığımız ile işbirliği içinde yürüttüğü bir kampanyanın adı bu. Kampanya tansiyonunuzu ölçme şansını ayağınıza getiriyor. 11 Mayıs 2009 tarihinde Ankara’da Kızılay ve Tandoğan’da, 12-13 Mayıs’ta İstanbul’da Eminönü ve Kadıköy’de, 15-16 Mayıs’ta Antalya’da Cumhuriyet Meydanı’nda derneğin görevlendirdiği doktorlar tam teşkilátlı bir araçla sizi bekliyor olacaklar. Faydalanmanızı öneriyorum.

Hipertansiyon nedenleri

Hipertansiyon çok yaygın bir hastalık olmasına rağmen çoğu hastada belirli bir neden saptanamıyor. Ailevi-genetik faktörlerin önemli olduğu biliniyor. Gözden kaçmış böbrek hastalıkları, böbreküstü bezi sorunları, hormonal değişimler, kilo kazanımları, ruhsal gelgitler, psikolojik sorunlar etkili olabiliyor. Özellikle genetik mirasında hipertansiyon sorunu olanlar, bol kalorili, bol tuzlu ve yağlı beslenir, egzersiz yapmayı ihmal ederlerse, hele bir de bu yanlışa kilo almayı özellikle de göbeklenmeyi- eklerlerse hipertansiyon riski artıyor. Sigara, alkol kullananlarda da risk fazlalaşıyor. Yaş arttıkça hipertansiyona yakalanma olasılığı da artıyor. Diyabet, kolesterol yüksekliği, iyi kolesterol azlığı, trigliserid fazlalığı, ürik asit yüksekliği gibi sorunları olanların hipertansiyon olasılığı yönünden daha dikkatli olmaları gerekiyor. Doğal beslenme tarzından uzaklaştıkça hipertansiyona yakalanma olasılığı artıyor. Belki de bu nedenle şehirlerde yaşayanlar hipertansiyona daha kolay yakalanıyor.

Hipertansiyon belirtileri

Hipertansiyona ait özel bir belirti yok. Bazı hastalarda baş ağrısı, ensede ağrı ve dolgunluk hissi, yorgunluk, kendini kötü hissetme hali, baş dönmesi, burun kanamaları gibi şikáyetler olabiliyor ama bu belirtilerin hiçbirisi tipik değil. Daha birçok hastalıkta benzer işaretler görülebiliyor. Tansiyonu çok yüksek bir hastada hiçbir belirti, işaret, şikáyet de olmayabiliyor.

İlaca ne zaman başlamak gerekir

Hipertansiyon tanısı konulanların önemli korkularından biri ilaca başlamak zorunda kalmalarıdır. Ömür boyu her gün ilaç kullanmaya mahkûm olmaktan haklı olarak kimse hoşlanmaz. Ama ne var ki eldeki istatistiksel veriler de, klinik tecrübeler de tekrarlanan ölçümlerde kan basıncı değerleri 140-90 mm/Hg’den yüksek bulunan kişilerde ilaç tedavisine başlatılması gerektiğine işaret ediliyor. Tabii ki bazı hastalarda tedaviden önce tuzu kısıtlamak, potasyumu artırmak, kilo vermek, uykuyu, stresi düzenlemek gibi yaşam tarzı değişikliklerini de yapmak gerekiyor. Bütün bunlara rağmen kan basıncı ayarlanamıyorsa ilaç kullanmamak kullanmaktan daha tehlikeli problemlere yol açıyor.

HİPERTANSİYON TEDAVİSİ VE DİYET-Osman MÜFTÜOĞLU

Hipertansiyon tedavisi eşittir diyet

Hipertansiyon hastaları artıyor. Bu önemli bir gelişme çünkü bu insanlarda kalp hastalıkları ve felçler sık görülüyor.

Kalp krizleri daha tehlikeli, inmeler ağır seyir ediyor. Ayrıca ileri yaştaki körlük ve görme kayıplarının çoğu hipertansiyonla ilişkili. Yetmedi! Uzmanlar ilerlemiş böbrek yetmezliğinin önemli sebeplerinden biri olarak da hipertansiyonu gösteriyor.

Hipertansiyonlu insanların neden çoğaldığı sorusunun yanıtı basit: Kilo probleminin yaygınlaşması, beslenme alışkanlıklarının değişip tuz tüketiminin artması, hiperinsülinemi ve damar sertliği gibi problemlerin eskisine oranla daha sık görülmesi başlıca etkenler. Bir nokta daha var: Yaşlandıkça hipertansiyona yakalanma ihtimali artıyor. Ortalama yaşam süresindeki uzama göz önüne alınırsa hipertansiyonluların sayısı önümüzdeki dönemde daha da çoğalacak.

Benim üzerinde durmak istediğim şeyse sık yapılan bir hata. Çoğu hekim ve hasta hâlâ çözümün yalnızca ilaçlarda olduğunu sanıyor. Oysa beslenme yanlışları (tuz tüketimi) ve kilo fazlalığına bağlı hipertansiyon probleminin çözümü önce doğru beslenip fazla kiloları vermekten geçiyor. Eğer tuz tüketimi azaltılmaz, şeker, un, nişasta ve fazla kalori kazanımı düşürülmez, fazla kilolar verilmezse sorunu yalnızca ilaçlarla tedavi etmeye kalkmak ya sonuç vermiyor ya da yeterli çözümü üretemiyor. Bu durumda 3-4 ayrı ilacı birlikte de alsanız sorun sürüyor. Kısacası hayat tarzınızı değiştirmeden hipertansiyon tedavisinde başarılı olmanız mümkün değil.

Eğer hipertansiyonunuz varsa (ya da bu problem için aday durumdaysanız) bazı kuralları asla unutmayın, bu kuralları yerine getirmeden problemi yalnızca ilaçlarla çözeceğinizi filan sanmayın: Fazla kilolarınızı verecek, özellikle göbek ve bel çevresi yağları eriteceksiniz. Bel çevrenizi kadınsanız 88, erkekseniz 100 santimin altına indireceksiniz. (Prof.Dr.M.ÖZ Belinizi İnceltmeniz Sırları 1 -2) Düzenli olarak yürümeyi, haftada 2-3 gün egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirecek, iyi uyuyacak, dinlenmeyi ihmal etmeyeceksiniz. Ruhsal durumunuzu gözden geçirecek, eğer problem varsa çözecek, en azından makul düzeylere indireceksiniz. Sofradan tuzu kaldıracak, tuz zengini besinlerden (turşu, salamuralar, mandıra ürünleri gibi) uzak duracaksınız. Daha az yağ ve karbonhidrat (şeker, un, nişasta) tüketmeyi bir rutin haline getireceksiniz. Bu önlemlerin çoğunun bireyde kan basıncını yeniden normale getirdiği, ilaç kullanımını önlediği kesin. Söz konusu önlemlerin en azından sorununuzu daha hafif bir ilaç tedavisiyle çözmenize yardımcı olabileceğini garanti ederim.

Patates kızartması neden sevilir

Çıtır çıtır kızarmış sıcacık patatesin lezzetine dayanmak zor. Bu direnç noksanlığının nedeni patates değil, yağlı yiyecek tüketmenin hedonik boyutu! Çünkü beslenme uzmanları ve gıda mühendisleri yağların aromatik moleküllere eklediği güçle o yiyeceklerin kıvamı ve tadını artırarak lezzetlerini geliştirdiğini söylüyor. Hangi yaşta olursanız olun fark etmiyor, çocuk, genç ve yaşlıların patates kızartmasını büyük bir zevkle yemelerinin nedeni bu.

Ne var ki kızarmış patates içerdiği yüksek kalori ve pişirme esnasında oluşabilen bazı kimyasallar nedeniyle fazla yendiğinde kalp ve damar hastalıklarıyla bağlantılı olumsuz sonuçlar yaratabiliyor. Kısacası aslında sorun patatesten değil, o eski, bildik yöntemlerle yapılan kızartmalarda patatese eklenen aşırı yağ ve kimyasallardan kaynaklanıyor. Yoksa patates potasyum, magnezyum, demir, B ve C vitaminlerinden zengin yapısı, hazırlanmasındaki kolaylığı ve ucuzluğuyla iyi bir besin. Toplumda patates kızartmasına duyulan bu derin aşkı sağlıklı hale getirmenin yollarını araştıran gıda üreticilerinden biri (Tefal) uzun araştırmalardan sonra çok az yağ kullanarak da lezzetli bir patates kızartması pişirebilmeye imkân sağlayan yeni bir teknoloji üretti ve tüketicilerin kullanımına sundu. Bakalım sırada gıda teknolojisi üreticilerinin başka ne sürprizleri var.

Stres hipertansiyon yapar mı

Gergin, öfkeli, çabuk parlayan ve işine fazla zaman ayıran “işkolik” kişilerde hipertansiyona yakalanma olasılığının beklenenden yüksek olduğu kabul ediliyor. Bu kişilerde “sempatik uyarılma veya hiperaktivite” kan basıncını yükseltiyor. Bu kişilerde adrenalin salgısı yüksek de olabiliyor. Başlangıçta sadece yoğun stres yaşanan dönemlerde ortaya çıkan kısa süreli hipertansiyon atakları zamanla kalıcı bir hipertansiyona dönüşebiliyor. Eğer bir kişide “endişe, kızgınlık veya öfkeyle taşikardi atakları ortaya çıkıyorsa” (yani dinlenme sırasındaki normal nabız sayısı stres dönemindeki sempatik sinir sistemi hiperaktivitesi sebebiyle çok fazla artıyorsa) bu o kişide daha sonra hipertansiyonun gelişebileceğine işaret edebiliyor. Kısacası stresle hipertansiyon arasında yakın bir ilişki var ve stres yönetimi hipertansiyonla mücadelenin köşe taşlarından biri. İşkolikler ve öfke severlere duyurulur...

TANSİYON DÜSÜREN ŞİFALI BİTKİLER

Armut, damarların içinde biriken tortuları eritip, idrarla dışarı atar. Bu özelliğiyle iyi bir yüksek tansiyon ilacıdır.

Böğürtlen, tansiyonu düzenler. 3 kahve kaşığı kurutulmuş böğürtlen yaprağı, 1/8 litre suda iyice kaynatılır. Bu çaydan günde iki fincan içmek yararlıdır. Greyfurt yüksek tansiyona iyi gelir.

Frenk üzümü, maydanoz, sarmısak ve limon tansiyona iyi gelir. Andız otu tansiyon düşürme tedavisinde etkilidir.

Frenk maydonuzu tansiyon düşürmeye etkilidir. İçinde insana baygınlı hissi veren bir madde vardır.

Kedi otu tansiyon düşürücüdür.

Kekik geçici olarak yükselen tansiyonu düşürür.

Limon iyi bir tansiyon düşürücüdür.

Sarımsak tansiyonu düşürür.