cilt hastalıkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cilt hastalıkları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Güneş Kremiyle İlgili Çarpıcı Gerçek

Yapılan bir araştırmaya göre, güneş kreminin kalitesi pahalı ya da ucuz oluşuna bağlı değil. Hatta ucuz krem daha iyi koruyor.

Okulların kapanmasıyla aileler çocuklarıyla birlikte tatil bölgelerine akın etmeye başladı. Aileler çocuklarını güneş ışınlarından korumak için en pahalı güneş kremlerini almayı tercih ediyor.

Ancak Alman kalite standardı kurumu Warentest, güneş kreminin kalitesinin pahalı ya da ucuz olmasıyla ilgisi olmadığını ortaya koydu. Hatta ucuz satılan güneş kremlerinin daha etkili olduğu ortaya çıktı.

Warentest'in 19 güneş kremi markası üzerine yaptığı araştırmada, 100 miligramının fiyatı 2 eurodan düşük olan güneş kremlerinin güneşten daha iyi koruduğu ortaya çıktı. 100 miligramın 21 euro olan en pahalı güneş kremi ise "ortalama" bir not aldı.

Kremi içeriğine bakarak seçin

Warentest aileleri güneş kremi alırken fiyatından çok içindeki suya ve güneşe karşı dayanıklı olup olmadığına dikkat etmesi gerektiğini belirtti. Warentest ayrıca bir önceki yıldan kalan güneş kremlerinin de rahatlıkla kullanılabileceğini ve güneş kremlerinin bozulmasının pek söz konusu olmadığını belirtti.

Cilt Kanserinde Aşı Umudu

Ameliyata uygun olmayan cilt kanseri hastaları için başlatılan uluslararası katılımlı klinik araştırmaya Türkiye'de sadece 1 hasta katıldı. Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Cebeci Hastaneleri Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Demirkazık, cilt kanserlerinin ''malin melanom'' ve ''melanom dışı cilt kanserleri'' olmak üzerek iki grupta incelendiğini söyledi.

Demirkazık, yaygın metastaz yapabilen, ciltteki benlerden kaynaklanan malin melanomun çok tehlikeli olduğunu belirtti. Melanom veya melanom dışı cilt kanserlerinin erken evrelerinde tedavinin cerrahi olduğunu ifade eden Demirkazık, kemoterapi ve benzeri ilaç tedavilerinin ise hastalığın yaygın olması veya nüks etmesi durumlarında söz konusu olduğunu anlattı.

Demirkazık, yurt dışında bu yöntemlerin dışında ''aşı'' tedavisinin en az 20 yıldır yapıldığını belirti. Tedavinin ''hazır aşı'' veya ''kişiye özgü geliştirilen aşı'' şeklinde 2 türlü uygulanabildiğini dile getiren Demirkazık, ''Aşı tedavisi, araştırma amacıyla yapılan bilimsel çalışmalardır ve nüks olmuş melanom başta olmak üzere bazı kanser türlerinde Türkiye'de de seyrek olarak uygulanabilmektedir'' dedi.

Demirkazık, hazır aşıların ticari amaçlı üretilmediği için piyasada bulunmadığını, ancak bilimsel araştırma amaçlı olarak hastanelerde kullanıldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Kişiye özgü üretilen aşılar, hastanın kendisinden üretiliyor. Bu aşı için, öncelikle tümörün metastaz yaptığı bölgeden biyopsi alınıyor ve hastadan afrez cihazı ile alınan kan örneği birlikte laboratuvara gönderiliyor. Kanın içerisindeki bağışıklık hücreleri ile tümör hücresi, özel bir ortamda bir araya getirilerek, bağışıklık hücrelerinin tümörü tanıması sağlanıyor. Ardından tümörü tanımış bağışıklık hücreleri, tümörden arındırılarak hastaya geri veriliyor.''

Uygulama ile bağışıklık hücrelerinin, tümörü düşman olarak algılayıp, vücudu tümörden temizlemesinin amaçlandığını belirten Demirkazık, ''Dünyada yapılan denemelerde, aşı uygulamasının hastanın vücudundaki tümörleri yüzde 20-25 oranında gerilettiği hatta bazılarında tamamen kaybettiği belirlendi'' dedi.

UMUT İÇİNDE BEKLEYEN HASTALAR İÇİN BİR KAYIPTIR
Demirkazık, şu anda Türkiye'de kişiye özgü aşı geliştirmeye yönelik klinik bir araştırma olmadığını, ancak cilt kanseri tedavisinde hazır aşı uygulamasının 2009 yılının Ağustos ayı içinde başlatıldığını anımsattı.

Demirkazık, araştırmanın ciltte nüks olmuş melanomlu hastalarda, kemoterapi tedavisi ile hazır aşı uygulamasını karşılaştıran bir klinik araştırma olduğunu bildirdi. Projede, ABD ve çok sayıda Avrupa ülkesinin yer aldığını anlatan Demirkazık, klinik araştırmaların Türkiye'de de İzmir, İstanbul, Ankara ve Antalya'da 4 merkezde yapıldığını söyledi ve uygulamaya ilişkin şu bilgileri verdi:

''Hastalara uygulanacak standart tedavi kemoterapidir. Bu araştırmada da kemoterapiyle aşı tedavisi karşılaştırılacaktı. Araştırma kapsamında, hastalardan birine standart tedavi olan kemoterapi, iki hastaya ise sadece aşı uygulanacaktı. Hastalar, bu iki tedaviden sadece birini alabilecekti. Hastanın hangi tedaviyi alacağı önceden bilinmeyecekti. Bu, internet aracılığıyla hasta kayıtlarının ve bilgilerinin yapıldığı uluslararası telefon bağlantısıyla hiç kimsenin müdahalede bulunamadığı sistem sayesinde otomatik belirlenecekti. Kişileri, yurt dışındaki çalışma merkezi ayarlayacak ve bize hangi tedavinin kime uygulanacağı bildirilecekti.''

"TÜRKİYE'DE KLİNİK ARAŞTIRMALAR İYİ ANLAŞILMIYOR"
Klinik çalışmaların Türkiye'de çok iyi anlaşılmadığı için çok az kişinin araştırmalarda yer aldığını belirten Demirkazık, ''Bilgilendirme ve bunun şu an beklemek dışında hiçbir müdahale yapılamayan hastalarımız için umut olduğunu belirtmemize ve yazılı-görsel basında duyurduğumuz halde üç merkez hiç hasta alamadı. Sadece biz 1 hasta alabildik. Eğer hasta başvuruları olsaydı, her merkez 4-5 hasta alabilirdi. Yani toplam 18 hasta alınmış olsa bunların 12 tanesi aşı, altı tanesi ise standart kemoterapi tedavisi alacaktı. Böyle olunca da Türkiye araştırmanın içinde sonuncu sırada yer aldı. Bu, hem bilim için hem Türkiye için hem de umut içinde bekleyen hastalar için bir kayıptır'' dedi.

Demirkazık, bu tür klinik çalışmaların hastalar için de bir fırsat ifade ederek, ''Bunlar piyasada para ile alınamayacak ilaçlardır. Hasta, tek bir kuruş ödemeden böyle bir imkandan yararlanabilmektedir. Çünkü, araştırma ilaçları henüz dünyada hiç bir ülkede ruhsatlı olmadığı için dışarıdan temin edilemez'' dedi.

Botoks mu Yaptırmalı, Dolgu mu

Doğuştan gelen özelliklerin yanı sıra kişilerin karakterleri de, estetik ihtiyaçlarını belirleyen unsurlar arasında yer alıyor. Botoks ve dolguların doğru uygulamalarda büyük bir fark yarattığını belirten Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Akın Yücel, sert mizaçlı insanların kaşlarını çok çatmaları sebebiyle kaş arasında derin bir çizgi oluştuğunu, güleç mizaçlı insanlarda ise dudak kenarlarında ve göz çevrelerindeki çizgilerde geçen yıllarla beraber artış olduğunu söylüyor. Prof. Dr. Yücel, botoks ve diğer bir yöntem olan dolgunun aynı anda uygulanması sonucunda, bu tür karaktere bağlı oluşan kırışıklıklarda mükemmel sonuç aldıklarını anlatıyor. Prof. Yücel özellikle vücuttan yağ alınarak gerçekleşen dolguların ise pozitif sonuçlar verdiğine dikkat çekiyor.

Doğanın baharda yenilenmesinin ardından, kadınlar da erkekler de yaza yenilenmiş olarak girmeyi önemsiyor. Bu yenilenmeye yardımcı olarak Botox ve Dolgu işlemine müracaat ediyorlar. Botoks işleminin çok uygun dozlarda, yüz anatomisi iyi incelenerek yapılması önem taşıyor. Sürekli kaşlarını çatan bir görüntüye sahip bir kişinin emin olun alnında ve kaş aralığında yatay ve dikey onlarca çizgi oluşur. Ya da zamanın göz kenarlarında oluşturduğu kırışıklıklar da yine botoksa davetiye çıkarıyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Akın Yücel, botoks ve dolgu ile ilgili bilinmeyenleri aydınlattı.

Dünyada estetik ve cerrahi operasyonlar üzerine bilgisi sınırlı olanların dahi ilk sırada söyledikleri uygulamaların başında botoks geliyor. Dünyada neredeyse 500 milyon kişinin tercih ettiği bu uygulamalar doğru kullanıldıklarında kişiler üzerinde büyük bir farklılık yaratıyor. Hem güzellik hem de sağlık açısından yararlı olan botoksun yanı sıra, dolgular da insanların kendileri ile barışık ve güzel bir şekilde yaşamalarına olanak tanıyor.

Botoks ve dolguların doğru ve birlikte kullanıldıklarında memnun edici sonuçlar bıraktığını belirten Prof. Dr. Yücel konu ile ilgili olarak görüşlerini paylaştı.

BOTOKS NEDİR?
Botoks genellikle alında, kaz ayağı ve kaşları çatınca ortaya çıkan çizgiler ve gerdan (dekolte) bölgesi için kullanılan, temel amacı kırışıklıkları ortadan kaldırmak kullanılan bir uygulamadır. Dünyaya tanıtıldığı 1989 yılından bu yana en popüler cerrahi olmayan estetik operasyonların başında gelen bu uygulama, dünyada milyonlarca kişi tarafından kullanılmakta özellikle 40-59 yaş arası kadın ve erkekler arasında tercih edilmektedir. Botoks kırışıklıklarda iki yönlü olarak kullanılır. Birincisi, botoks kırışıklığa sebep olan kası gevşetir, ikincisi ve daha da önemli olanı, kas gevşedikçe, kişi bu kası kullanarak kırıştırma alışkanlığını bırakır. Botoks böylelikle kırışıklıkların daha da ileri boyutlara ulaşmasını engeller. Botoks’un son zamanlarda kullanımlarına eklenen bir başka bölge ise koltuk altıdır. Özellikle fazla terleyen ya da fiziksel işler ile uğraşanlar için bir kurtarıcı olan botoks, bölgeye uygulanarak koltuk altı ve elde, hatta ayakta oluşan terlemeleri önler. Kısacası botoks, hem güzellik hem de sağlık için çok önemli olan bir uygulamadır. Kamuoyunda oluşan bu operasyon üzerindeki kötü şöhret ise maalesef yanlış, aşırı ve ehliyetsiz uygulamalardan kaynaklanmaktadır.

BOTOKSUN KALICI OLMASI İÇİN NE YAPMAK GEREKİR?
Botoks genelde 4 ay sabit kalır, ancak 4-6 ay arasında etkisi hafif hafif azalmaya başlar. 6 ayda bir botoks yaptırmak uygun olabilir. Güneşten korunma önlemlerinin alınması ve nemlendiricilerin kullanılması fazla kırışıklıkların olmasına engel olabilir. Aynı zamanda bu önlemler yapılan botoks işleminin de süresinin ömrünün uzun olmasını sağlar.

BOTOKS YÜZÜN HANGİ BÖLÜMLERİNE UYGULANABİLİR?
Botoks faklı bölgelere uygulanabilir. Genellikle yüzün üst bölgesine, kaz ayağı kırışıklıklarına, kaş arasındaki dikine çizgiler ve alındaki yatay çizgilere uygulanır. Kaş arasında 5-7, alında 4 noktaya, göz kenarında 2-4 noktaya enjekte yapılabilir.

BOTOKS SONRASI MİMİK HAREKETLERİ KAYBOLUR MU?
Bazı mimiklerde kaybolma olabilir. Eğer çok miktarda enjeksiyon yapılmışsa, mimik kaybına neden olabilir, bu daha çok alın ve kaş bölgesinde görülür. Kaş çatma hareketi pek yapılamaz, alın bölgesinde de kaşları kaldırma hareketi yapılamaz. Göz çevresinde hareket sınırlılığı olmaz, çünkü botoks dış köşeye yapılır. Göz kapağı gibi noktalara botoks yapılmadığından o bölgedeki hareketlerde sınırlama olmaz.


BOTOKS KIRIŞIKLILARA HEMEN ETKİ EDER Mİ?
Botoks uygulandıktan 2 – 3 gün sonra etkisini gösterir. Üçüncü hafta yüz tamamen kendine gelir. Genellikle 1 hafta sonra hastalarımızı kontrole çağırırız. Botoksun etkisi ise 4-6 ay sürer.


BOTOKS ACI VEREN BİR İŞLEM MİDİR?
Botoksun ağrısı olabilir ama bu ağrı dayanılmayacak kadar kötü değildir. Hastaya lokal anestezi ya da uyuşturucu kremler de yapılarak, ağrı en az seviyeye indirilir. Botoks, can yakıcı bir işlem değildir. Sonrasında da ağrı hissedilmez.

ESTETİK DOLGU MALZEMELERİ NEDİR?
Yüzümüzde sarkma sonucu oluşan çizgilerin ve derin kırışıklıkların, yaşlanmaya bağlı oluşan çökmelerin (gözaltında, yanaklarda vb.), ciltteki bazı çukur bölgelerin (yara izi, sivilce izleri gibi) doldurulması ve dolgunluk sağlanması; bazen de kontür düzeltilmesi (dudakların daha canlı kıvrımlı ve dolgun görünmesi gibi) amacıyla cilt altında kullanılan malzemelere dolgu malzemeleri diyoruz. Bunlar, kişini kendisi yağ dokusu olabileceği gibi, çok çeşitli kimyasal maddelerden üretilen ve piyasaya sunulan ürünler olabilir. Vücudun kendi yağ dokusu dışında yabancı maddelerin vücut içine enjekte edilmesi pek çok sakınca doğurabileceğinden, birkaç çok güvenilir ürün dışında (kollajen, hyalüronik asit gibi) tercih edilmezler.

NİÇİN KENDİ DOKUMUZ EN UYGUN DOLGU MALZEMESİDİR?
Yüz kırışıklarının veya çökme, sarkmalarının tedavisinde kullanılan diğer dolgu malzemeleri (kollejen, enjekte edilen silikon, dikiş materyalleri gibi) zaman zaman alerjik reaksiyonlara yol açabiliyor, enfeksiyon riskleri yağ ve doku kokteyline oranla çok daha fazla olabiliyor. Ayrıca bazı dolgu maddeleri ile son derece kötü, doğal olmayan sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Yağ enjeksiyonlarından sonra alerjik reaksiyonlar görülmez. Enfeksiyon riski çok düşüktür. Bu nedenlerle pahalı ve enfeksiyon, apse oluşumu, yara açılması gibi istenmeyen pek çok sonuçlar doğurabilen yapay dolgu malzemelerinin yerine cerrah ve hastaların biyolojik dolgu malzemelerini tercih etmeleri önemlidir.

ESTETİK DOLGU MALZEMELERİNİN ETKİSİ NE KADAR SÜRER?
Vücuttan alınan yağlar ile yapılan dolgularda 3 ay sonrasında bile yağlar hala duruyorsa, hayat boyunca duracağı anlamına gelir. Ama yağ erimişse yağ enjeksiyonunu tekrar yapmak gerekir. Özellikle yağ enjeksiyonları verilen bölgede küçük fark olur. Örneğin çene ucuna enjeksiyon yapılıyorsa, bunun kalıcı olma durumu daha fazladır. Çünkü çene kısmında kemik üzerine dolgu verilir, kemik üzeri dokular hareket etmez; bu da kalıcı olmasını sağlar. Elmacık kemikleri de bu şekildedir. Ancak dudağa verilen yağları tekrar etmek gerekir.

HANGİ ESTETİK OPERASYONLARDA DOLGU MALZEMELERİ VERİLİR?
İlk zamanlarda dolgu maddeleri kırışıklıklarda kullanılırdı. Son zamanlarda ise bu konuda ciddi değişiklikler oldu. Dolgu maddelerini yüzün şeklini değiştirmek için kullanıyoruz. Yüzde zaman içinde kaybolan dolgunluğunu yerine koymak için dolgu malzemelerinden faydalanıyoruz. Gözaltı, üstü ve yanaklarına dolgu işlemi uyguluyoruz. Bu bölgeler zamanla inceliyor ve kayboluyor. Bu dolgunluk kaybını yerine koymak gerekiyor. Şu andaki dolgu maddelerinin kullanmaktaki temel amaç, yanakları, gözaltını doldurmak, göz çevresi ve yüze daha genç ve dinamik bir ifade verebilmektir.

ESTETİK DOLGU MALZEMELERİ YENİLENEBİLİR Mİ?
Eğer fabrikasyon üretim bir estetik dolgu malzemesi ise yenilenmesinde sakınca yoktur. Fabrikasyon dolgu maddesi bir şekilde sona ereceği için ve hasta yapılan dolguyu beğenmişse, aynı şekilde devam etmek mümkündür. Beğenmediği durumlarda ise, hasta yaptırmamayı tercih edebilir. Vücuttan yağ enjeksiyonu alınıp yapılan ameliyatlarda tekrar edilebilir.

ESTETİK DOLGU MADDELERİNDE ÇÖKMELER YAŞANABİLİR Mİ?
Fabrikasyon olan dolgu maddelerinde erime ve çökmeler mutlaka yaşanır. 4 aylık, 8 aylık, 1 ve 5 senelikler fabrikasyon dolgu maddeleri bulunmaktadır. Ama bunların her biri zamanı geldiğinde erirler. Erken erime gibi bir durum genellikle olmaz. Vücuttan yağ alınıp enjekte edildiği durumlarda ise yüzde 70 civarında kalıcılık vardır. Yağ enjeksiyonları, 3 ay bozulmadan vücutta kalırsa, hayatın sonuna kadar kalma ihtimali vardır.

DOLGULARIN BOTOKSTAN FARKI NEDİR?
Enjekte edilebilir dolguların botokstan farkı; kalınlık (sıklık) ve uzun ömürlülük ile ilgilidir. Genel olarak dolgu ne kadar sıkıysa kırışık o denli doldurulacaktır, ancak bu tümseklik (bump) ihtimalinin artmasına yol açacaktır. Özellikle bu tür pütürlüklerin düşük göz kapakları ve kaz ayağı gibi daha ince deride görülme ihtimalleri yüksektir. Bundan dolayı bu noktalarda uygulanacak dolgular işlev anlamında başarılı olurken estetik açıdan iyi görünmeyecektir. Bu bölgelerde sıklığı en az olan Zyderm ve Restylane dolguları kullanılabilir, ancak bunların kullanım süreleri kısa olacaktır. Dolgular ayrıca yüz yapısını korumak için farklı kullanımlara sahiptir. Bu kullanımlardan başlıcaları:

Sivilce izlerini doldurmak
Çene kemiklerini daha dolgun ve kesin göstermek
Dudak genişletmek
Dudak asimetrisi ve deformasyonlarını ortadan kaldırmak
Ameliyatsız burun operasyonlarında –özellikle burun kemerinde- kullanmak
Koyu renkteki gözaltı torbalarını ortadan kaldırmak

HEM BOTOKS HEM DE DOLGULARI NE ZAMAN KULLANMALIYIZ? HER İKİSİNİ AYNI ANDA UYGULAYABİLİR MİYİZ?
Eğer sadece belli kaslarımızı sıktığımızda kırışıklıklar oluyorsa botoks tercih edilecek uygulama olacaktır. Özellikle alın çizgileri ya da yüzdeki kasların bilinçli sıkılması ile oluşan çizgiler en yaygın görülen operasyon bölgeleridir. Herhangi bir kası sıkmaksızın oluşan kırışıklıklar içinse dolgular kullanılmalıdır. Eğer kırışıklıklar devamlı gözüküyorsa ve kaslarımızı sıktığımızda bu kırışıklıklar daha da ilerliyorsa, hem botoks hem de dolgular kullanılmalıdır.

KURU CİLT İÇİN TEMİZLEYİCİ-YASEMİN AMATO

Cilt bakımında ilk adım, günlük temizliktir. Her sabah ve akşam olmak üzere, günde iki defa cildinizi özenle temizlemeli ve tonikle silmelisiniz.

Birçok insan makyaj yapmayı ihmal etmez ama cildin temizliğine önem vermez.

Oysa makyaj yapılsa da yapılmasa da, yüz cildinin düzenli olarak günlük kir birikimlerinden arındırılması gerekir. Yüzünüzü temizlemezseniz, ne de herhangi bir anti aging tedavisine cevap verebilir.

Yüz temizliğine önce alından başlanmalı sonra sırasıyla; yanak, çene burun ve boyunla devam etmelidir. Alın, burun çevresi ve çene altı daha fazla toz kir tutar. Bu nedenle daha dikkatli temizlenmesi önemlidir.

Göz çevresindeki deri çok hassastır. Bu nedenle daima özel bir temizleyici tercih edilmeli ve göz çevresine çok nazik davranılmalıdır.

KURU CİLT İÇİN BALLI TEMİZLEYİCİ

MALZEMELER :

1 yemek kaşığı kadar bal

2 yenek kaşığı gliserin

1 çay kaşığı sıvı sabun

YAPIM VE UYĞULAMA :

Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir şişeye koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bal cildi hem temizler hem de yumuşatır.

Bu temizleyici özellikle kuru ciltlerde çok etkilidir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

Kozmetik Dermatolog Dr. Yasemin Fatih Amato

HER TÜRLÜ CİLT İÇİN TEMİZLEYİCİ-YASEMİN AMATO

Malzemeler :

2 tatlı kaşığı kuru lavanta

2 tatlı kaşığı kuru gül yaprağı

4 tatlı kaşığı yulaf

4 tatlı kaşığı kaolin (kil)

Yapım ve Uygulama:

Sabun içermeyen bu temizleyici her türlü ciltte mükemmel sonuç verir.

Kahve çekme makinesinde yulafı lavanta ve gül yapraklarını un haline gelene kadar çekin. Hazırladığınız bu karışıma kili karıştırın ve hava almayan bir kavanoza koyun.

Kullanacağınız zaman 1 çay kaşığı kadar tozu biraz su ile avucunuzda ıslatın, yumuşak hamur kıvamına getirin. Cildinize masaj yaparak yayın ve daha sonra soğuk su ile yıkayın. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

HASSAS CİLT İÇİN PAPATYADAN TEMİZLEYİCİ-YASEMİN AMATO

Malzemeler :

1 yemek kaşığı salatalık suyu

2 yemek kaşığı taze papatya çiçeği

(ya da 1 yemek kaşığı kuru papatya)

1 bardak saf su

1 yemek kaşığı gliserin

1 yemek kaşığı aloe vera jeli

Yapım ve Uygulama:

Bu mevsimde taze papatya bulabilirsiniz ama toplamaya zamanınız yoksa papatya çayı poşetlerini de kullanabilirsiniz. Özellikle hassas ciltlerde çok etkilidir. Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir kaba koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bu sabun içermeyen hafif bir temizleyicidir... Salatalık suyu, papatya ve aloe vera jeli cildi yatıştırıcı özelliklere sahiptir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

TONİKLER-YASEMİN AMATO

Tonik temizliği tamamlar ve gözenekleri sıkılaştırır. Cildin günlük bakımında, temizlikten sonraki ikinci adım, kalan son artıkları arındıran ve gözenekleri sıkıştırmaya yarayan tonik uygulamasıdır. Tonik, özel bir solüsyondur. Genellikle su ve alkol ile hazırlanır. Bazı toniklerde salisilik asit, portakal çiçeği kolonyası, gül suyu veya daha farklı maddeler kullanılır.

Tonik seçerken alkolsüz olanları tercih edin.

Sade gül suyu ve maden sodası en iyi toniktir.

YAĞLI CİLDE SİRKE TONİĞİ

1 kaşık elma sirkesi ile 8 kaşık maden suyunu karıştırıp, yağlı cilt için güzel bir tonik elde edebilirsiniz. Cildinizi temizledikten sonra, tonikle ıslatılmış bir pamuk yardımıyla silerek, sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.


DOĞAL MADEN SODASI


İçindeki zengin mineraller sayesinde tüm ciltler için yararlı ve besleyici bir toniktir. Cildinizi temizledikten sonra, Doğal maden sodası ile ıslatılmış bir pamuk yardımıyla sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.

SALATALIK – BAL TONİĞİ

Soyulmuş ve doğranmış 1 orta boy salatalığı mikserde püre haline getirin. Püreyi bir kevgire boşaltın ve kevgirin altına cam bir kap yerleştirin 20 dakika kadar süzülmeye bırakın. Salatalığın suyu iyice süzüldüğünde minik bir kavanoz içine 2 kaşık bal ilave edin. Tahta bir kaşıkla salatalık suyu ve balın iyice karışmasını sağlayın.

Kullanacağınız zaman şişeyi iyice çalkalayın. Makyaj pamuğunuzu bu tonikle ıslatın, sabah – akşam yüz ve göğüs bölgesini silin. 3-4 dakika kurumasını bekleyin. Toniğinizi kapaklı bir kapta en fazla 1 hafta kadar saklayıp kullanabilirsiniz.

DOMATESLE SİHİRLİ MASKE-YASEMİN AMATO

Domates bir sağlık ve güzellik hazinesidir. Vücut direncini arttıran, cildi güzelleştiren, yaşlanmayı önleyen en önemli gıdalar arasında yer alır. Domateste bulunan likopen maddesi, bilinen en etkili antioksidandır. Birçok besinin aksine, domates piştikçe değeri artar ve özellikle zeytinyağıyla birlikte tüketildiği zaman vücut tarafından daha kolay sindirilir. Domates cildimiz için de çok yararlıdır. Cilt hücreleri arasındaki bağları kuvvetlendirir ve güneş hasarlarını önler. Halk içinde arı sokmasında, vücuda batan diken ve camların çıkarılmasında, nasır ve siğilin temizlenmesinde, sarılık hastalığında, ateş ve güneş yanıklarında yaygın olarak kullanılır. Domates vücudumuzdaki nemin korunmasına yardımcı olur. Kışın veya yazın günde 1 domates veya 1 kaşık salça tüketmek 8 bardak su içmek kadar yararlıdır.

SİVİLCELERİ GEÇİRİR
Cildiniz yağlı ise domates maskesi tam sizin içindir! Özellikle komedonlar (siyah noktalar) ve akneleri etkin bir şekilde iyileştirir. Çünkü domates yağ salgısını dengeler ve hafif bir peeling sağlar. Yüzünüzde bir sivilce mi başlıyor? Hemen üzerine biraz domates salçası sürün. Ağrısı geçer ve hızla iyileşir. Domates maskelerini ne şekilde uyguladığınız çok da önemli değildir. Domatesi ortadan kesip yüzünüze sürebileceğiniz gibi, rendeleyebilir yahut 1 kaşık dolusu domates püresi veya salça kullanabilirsiniz. Ardından 10-15 dakika kadar bekleyin ki, domatesin özü cildinize iyice nüfuz etsin.

PEELING ETKİSİ YARATIR
Sonra bir dilim domatesle hafifçe yüzünüzü ovun. Çünkü domates hafif bir peeling'e de yardımcı olur. Süre dolunca, yüzünüzü ılık su ile hafifçe yıkayın. Yüzünüzdeki belli belirsiz domates kalıntıları cildinizin PH'ını dengelemeye devam eder. Cildiniz kuruysa, domatesin içine biraz zeytinyağı karıştırın. Yine aynı şekilde 10-15 dakika bekleyin ve sonra yüzünüzü ılık suyla yıkayın.

MUCİZELER YARATIYOR!
Domates maskesi yaptığınızda cildinizde tatlı bir kıpırtı duyabilirsiniz. Ancak bu yanmaya dönüşürse hemen yıkayın. Çünkü bazı insanların domatese karşı alerjisi vardır. Domates maskesi antiaging bir mucize gibidir. Ben tüm hastalarıma 25 yaşından itibaren bu uygulamaya başlamalarını öneriyorum. Çok yakında her yerde domates kremleri veya peeling'leriyle karşılaşırsanız hiç şaşırmayın!

Cildinizi kıştan koruyun-YASEMİN AMATO

Kış mevsiminde cildimiz iki büyük sorunla karşı karşıya kalır. Bunların ilki soğuk, ikincisi ısıtılan ortamlardaki kuru havadır.

Bu nedenle cildimiz hızla nem kaybederek kurur. Bütün bunlardan en fazla yüzümüz, göz çevresi, dudaklarımız ve ellerimiz etkilenir.

Ne soğuk ne sıcak!

Kendinizi ve cildinizi elden geldiğince soğuktan koruyun. Bu havalarda sokağa çıkarken atkı, bere, eldiven ve özellikle gözlük takmayı ihmal etmeyin. Soğuktan olduğu kadar, aşırı kuru ve sıcak ortamlardan da korunun. Yaşadığınız odalarda buhar makinesi çalıştırın veya ısıtıcıların üzerine su kapları koyun. Ani ısı değişimleri hem vücut direncimizi düşürür hem de cildimizi mahveder. Örneğin sıcak bir ortamdan sonra hemen sokağa çıkmaktan sakının. Birkaç dakika binanın içinde bekleyin. Hele bir de rüzgar varsa daha iyi korunmak gerekir. Soğuk rüzgar yüzümüzde kılcal damar çatlamalarını artırır.

Nem kaybı

Kışın insan susamadığını zanneder. Oysa bu mevsimde suya ihtiyacımız kesinlikle daha az değildir. Günde 2.5 litre kadar su içmeye devam etmeliyiz. Taze meyve suları, ıhlamur, adaçayı, yeşil çay gibi bitkisel çaylar ise vücudumuzdaki ısı ve su dengesinin korunmasına yardımcı olur. Öte yandan cildimizi dışarıdan nemlendirmeye de özen göstermeliyiz. Yüzümüze biraz daha besleyici bir nemlendirici, dudaklarımıza koruyucu rujlar sürmeliyiz. Soğukta veya aşırı sıcakta nem kaybeden cildimiz bazen çatlar. Bu çatlaklar derinin koruyucu görevini zorlaştırır. Uçuklar kışın da yakamızı bırakmazlar ve cildimizin koruma kalkanına zarar verirler. Nezle olduğumuzda burun çevresindeki deri soyulur ve kılcal damarlarda çatlaklar oluşur. Bunları lazer veya koter ile yakmak gerekebilir. Kılcal damarları belirgin olanlara K vitaminli kremler iyi gelir. Karlı ortamlar iki yönlü çalışır. Bir yandan soğuğun tüm etkilerini taşırlar, bir yandan da kardan yansıyan güneşin sorunlarını getirirler. Kayak yapmaya gidip de güneş yanıkları ile dönenlerin sayısı az değildir. Böyle ortamlarda en iyi dostumuz güneşten koruyuculardır.

Kilo almayın!

Soğukların bir başka bedeli de yüksek kalorili gıdalara, özellikle tatlılara karşı isteğimizin artmasıdır. Böylece her yıl birkaç kilo üzerimize yapışıp kalabilir. Vücut direncinizi arttırmak ve formunuzu korumak için mevsim meyvelerini ve sebzelerini bol bol tüketin. Bir yandan da düzenli olarak C Vitamini alın. C vitamini hem cildimiz hem de soğuk algınlığından korunmak için en yararlı vitamindir. Kış mevsiminde tüm doğa dinlenir ve baharda yeniden doğmaya hazırlanır. Bize gelince, baharda çiçek açmak istiyorsak, şimdi cildimizi korumanın, beslemenin, gerekli tüm bakımlarla canlandırmanın zamanıdır.

Hangi Soruna Hangi Besin Faydalı-Dr.Howard MURAD

AKNE
Ne Yemeli ?
Parlak kırmızı ve oranj meyve – sebzeler beta karoten içerdikleri için vücudun A vitamini eksikliğini onarırlar. L.A. Dermotoloğu Dr. Howard Murad, ayrıca yeşil yapraklı sebzelerin B6 Vitamini açısından zengin olduğunu ve ciltte oluşan kabarıklıkları azalttığını söylüyor. Bununla beraber, sivilce oluşumunu da azaltmış olurlar.

Sakınılması Gereken Yiyecekler
Aşırı tuz tüketimi, karides ve çeşitli yosunlar ciltteki yağ bezelerini uyardıkları için gözeneklerin tahriş olmasına sebebiyet verebilir. Ayrıca bilinenin aksine saf çikolata akneye neden olmaz fakat tatlı tüketimi sonucundaki şeker alımının artması akne oluşumuna neden olur.

KIRIŞIKLIKLAR
Ne yemeli ?
Çilek gibi canlı renkli meyveler, gençleştirici C vitamini, cildi koruyucu kolajenler ile antioksidanlar içerir. Amerikalı dermatolog Nicholas Perricone, somon ve istakoz gibi turuncu deniz ürünlerinin, C ve E vitaminlerinden daha güçlü bir antioksidan olan, astaksantin içerdiğini söylüyor.

Sakınılması gereken yiyecekler:
Perricone, kolajen oranını yükselterek sarkmalara neden olabilecek şeker alımını dengelemek için tarçın (1/8 çay kaşığı alınması kan sekerinizin iki hafta süreyle düşürür) yenmesini tavsiye ediyor. Bouman, fazla demir almanın kırışıklıklara neden olabileceği belirtiyor.

İNCE VE GÜÇSÜZ SAÇLAR
Ne yemeli:
Brandt, biotin bakımından zengin yiyeceklerin (koyu yeşil yiyecekler ve et) saçların daha güçlü ve hızlı büyümesini sağladığını belirtiyor. Saç proteinden oluşur. Bu yüzden bezelye ve yumurta gibi yiyecekler sağlıklı gelişim için çok önemlidir. Zeytinyağında bulunan squalene maddesi saçın nemini korumasında yardımcı olur.

Sakınılması gereken yiyecekler:
Eğer saçlarınız inceliyorsa, bu sorunu arttıracak yüksek miktarda A vitamini içeren gıdalardan kaçınmanızı tavsiye ediyor. Fakat badem gibi kabuklu yemişleri yemelisiniz. Çünkü içlerinde derinin tahriş olmasını ve saçların incelmesini engelleyen çinko bulunur.

CANSIZ CİLT
Ne yemeli:
Amerikalı Dermatolog Howard Murad'a göre yeşil ve turuncu sebzeler vücudun A vitamini seviyesini yükseltir, bu da cilt hücrelerini güçlendirerek tenin daha canlı ve parlak olmasını sağlar. Murad, soya fasülyesi ve yer elmasının içerdiği bitkisel östrojen sayesinde cilde parlaklık verdiğini belirtiyor. Dr. Perricone ise bunlara ek olarak , çilek yemenin gözeneklerin daha küçük görünmesini sağlayacağını belirtiyor.

Sakınılması gereken yiyecekler:
Baharatlar, sarımsaklar ve soğanlar kan dolaşımını hızlandırır ve sağlıklı bir görünüş sağlar. Ancak fazla tüketilmesi yüzünüzde kızarıklığa yol açabilir. Besinlerin emilmesini engelleyerek cildi soluklaştıran şeker, kafein ve kızartılmış yemeklerden uzak durulmasını tavsiye ediliyor.

KAŞ VE KİRPİKLERE BİTKİSEL DESTEK-ELİF GÜVELOĞLU

Kaş ve kirpiklere bitkisel bakım yöntemleri

Kaşlar ve kirpikler, yüz hatlarına kimlik kazandırdığı kadar, sağlığımızın da aynasıdırlar aynı zamanda.

Özellikle soğuk ve ayaz kış aylarında, saç ve cildimiz gibi, kaş ve kirpiklerimiz de hasar görür. Bu olumsuz hava koşullarında makyajın da rolü büyüktür. Her gün makyaj yapanların özel bir onarım programı uygulaması gerekir. Çünkü hem makyaj malzemelerinin, hem temizleyicilerinin kimyasal etkileri zamanla ciddi bir yıpranma yaratır. Bu yıpranma da istenmeyen kötü sonuçlara yol açar. Eğer bütün bunların sonucunda, yeterli ve doğru bir bakım yapılmazsa kaş ve kirpiklerimizin azalması kaçınılmaz olacaktır. Çoğumuz, hasar gören saç ve cildimiz için değişik bakım ürünleri-yöntemleri uygularız ama kaş ve kirpiklerimizi çoğu zaman ihmal ederiz. Oysa saçlar gibi onlar da düzenli bir bakım gerektirir. Kaş ve kirpik bakımında bazı kozmetik ürünlerin dışında, özellikle bitkisel yağlar kullanılmalıdır. Hasar görmüş kaş ve kirpikler için kullanılacak bitkisel yağlar, nemlendirici etkilerine iyi cevap verirler. Göz ve göz çevresi kıllarına uygulanan doğal bakım, onları daha sağlıklı kılar ve şekil olarak göz alıcı hale getirir. Öyle ki, maskara ve kaş kalemine bile gerek kalmayabilir!

Kaşları güzelleştiren yağlar


Hint yağı ve tatlı badem yağı; kaş ve kirpikler için zararsız mükemmel nemlendiricilerdir. Yalnızca nemlendirmekle kalmaz aynı zamanda onları beslerlerde. Kirpiklerinizin doğal rengini ortaya çıkarmakta da çok marifetlidirler. Hint yağ; Hint yağı ağacının tohumlarından elde edilen zengin, kayganlaştırıcı ve yumuşatıcı bir yağdır. Dudak bakımında da kullanılır. Tatlı badem yağı; badem ağacının tohumlarından sıkılır, nemlendirici ve besleyici etkileri vardır. Ancak şuna dikkat çekmek isterim: Acı badem yağı gözler için zararlıdır, kullanılmamalıdır.

Banyo sonrası maske :

1 çay kaşığı Hint yağı
1 çay kaşığı tatlı badem yağı

Yukarıda ki yağları iyice karıştırın, temiz bir pamuklu kulak çöpünü bu yağa daldırın ve özellikle banyo sonrası, kaşlara ve daha sonra göz içine ve göz çevresi cildine değdirmeden kirpiklere uygulayın.

Dikkat : Göz çevresi cildine değdirmemeye çalışınız.
Açıklama : Bir saat kalması yeterlidir.

İşlem sonunda gül suyu ile temizleyin. Gül suyu temizlerken nemlendiren ve onarıcı bakım yapan bir üründür. Sağlıklı, mutlu ve güzel kalın.

Elif GÜVELOĞLU

CİLDİ CANLANDIRMA-ELİF GÜVELOĞLU

Canlandırıcı fırça darbeleri ile CANLANIN...
Cildi gerginleştiren, canlılık kazandıran, lenf dolaşımını artıran çok basit ve ucuz bir tekniktir kuru fırçalama. Bu teknik, hücrelerimizdeki artık maddeleri özel bir sıvı içerisinde alıp götüren damar ağı olan lenfatik sistemi harekete geçirir. Toksin atımı lenfatik sistemde başlar. Ancak bu sistem gün boyu ayakta sabit kalmak veya oturmakla durağanlaşabilir. Özellikle kış aylarından çıkmış, yorgun, pul pul dökülen ciltler için doping etkisi sağlar fırça darbeleri.

KAHVEDEN BİLE ETKİLİ

Kuru ciltler için çok etkili olan Cildi Canlandırmabu uygulamaya düzenli devam edildiğinde, düzgün, ipeksi bir cilt hayal değildir. Özellikle sabah uygulandığında, ciltteki kan dolaşımını o kadar iyi uyarır ki, bazen bir fincan sabah kahvesinden bile etkili oluyor. Gün boyunca ter yoluyla, cildimizden bazen 500 gramı bulan atık madde atılır. Cildimiz yalnızca dış ortama karşı örtü görevi yapmakla kalmaz, aynı zamanda çok etkin bir detoks organıdır da. Vücuttaki toksinlerin yaklaşık üçte birini atabilme kapasitesine sahiptir. Bu toksinleri atarken bunların bir kısmı ciltte kalır. Taa ki duş alana kadar. Ancak, o arada da ciltte kuruluk ve pullanmaya sebep olurlar. Hele bir de gözeneklerimizi, sıkı giysiler, alüminyum içeren ter önleyiciler, pudralı deodorantlar ve gözenek tıkayıcı maddeler içeren nemlendiricilerle tıkamışsak, bu etki daha da zarar verici hale gelir. Zamanla bu artıklar, cilde gömülür ve onun bir parçası haline gelir. Cilt de soluk, donuk, yer yer pullanmış, kabuklanmış, siyah noktalı ve bazen sivilceli bir görünüm alır. Cilt üzerinde ölü bir tabaka varken kullandığınız nemlendiriciler de etki etmez. En iddialı nemlendiricilerin bile işe yaramadığını görürsünüz.

Peki, kuru fırçalamayı nasıl yapacağız?

Bu işlem cilt kuruyken uygulanır, ıslak veya yağlı olmaması gerekir. Tercihen duştan önce yapılmalıdır. Bu iş için doğal bitki liflerinden yapılmış yumuşak bir fırça gereklidir. Bütün vücudunuzu yaklaşık 10 dakika yumuşak fırça darbeleriyle fırçalayacaksınız. Ancak çok kuvvetli ve tahriş ederek fırçalamamanız gerekiyor. Hele ilk uygulamada ve her uygulamanın başlangıcında daha da nazik olmalısınız. Asla cildi kızartana kadar devam etmeyin. Dairesel hareketler en uygunudur. Lenf akımına yardımcı olmak için fırçalamaya uçlardan başlayıp, kalbe doğru devam ettirmek gerekir. Önce ellerden başlayın (parmak aralarını unutmayın), kollar, koltuk altları, boyun, gövde, karın ve yanlarla devam edin. Daha sonra ayaklardan başlayıp bacaklara çıkın.Yüzünüzü en sona bırakın. Bitirdiğinizde kan dolaşımınızdaki canlanmayı, hatta bazen kaybolan pullanmaları görebilirsiniz. Bu fırça darbelerinden sonra şu karışımla cildinize masaj yapın:

ÇOK ÖZEL BİR KARIŞIM

Bir çorba kaşığı susam, tatlı badem, zeytin ve avakado yağını karıştırın.
Üzerine bir iki damla limon kabuğu yağı damlatın. İsterseniz birkaç damla papatya ve lavanta esansı da ekleyebilirsiniz.

Bunlar bir taraftan nemlendirirken, diğer taraftan kan dolaşımını artırır. Bütün vücudunuza bu karışımı 5 dakika masaj yaparak uygulayın, Sonra ılık bir duş alın. Duştan ölü derilerinizden arınmış olarak çıkacaksınız! Duş sonrası da cildinize uygun bir nemlendirici ile vücudunuzu nemlendirin. Bu yöntemi en az haftada iki kere uygulayın. Her uygulamadan sonra fırçanızı iyice yıkayıp kurulayın, üzerinde ölü cilt tabakası bırakmayın, kuru tutun.

Bu yöntemi, egzema, akne, iltihaplı cilt hastalığı ve sedef hastalığı olanlar kesinlikle uygulamamalıdır. Sağlıklı ve güzel kalın.
Dr. Elif Güveloğlu

CANLI CİLT İÇİN-AYFER AYDIN

Cilt esnekliği için C vitamini, saç beyazlamasına karşı çinko, sağlıklı tırnaklar ve parlak saçlara sahip olmak için salatalık ve domateste bulunan silika… Cilt güzelliğinizin anahtarı sağlıklı beslenmek.
Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ayfer Aydın cildinize, saçlarınıza, tırnaklarınıza ve gözlerinize canlılık katabilmenin için önerileri sıraladı.

Dış görüntümüz iç sağlığımızın aynasıdır ve yediğimiz gıdalar da dış görünüşümüzü önemli ölçüde etkiler. Cildimiz yalnızca vücudumuzu kaplamaz aynı zamanda vücudumuzun önemli ve en büyük parçasıdır; yediklerimizden doğrudan etkilenir. Yiyip içtiğimiz herşey, meyveler ve sebzeler cilt sağlığımız için büyük önem taşır. İşlenmiş ve katkı maddeleri içeren hazır gıdalar, tütsülenmiş etler, dondurucuda bekletilmiş hazır yiyecekler son derece sağlıksızdır.

Su, cildiniz için hayattır
Cildimiz önemli bir toksin atma yoludur. Vücudumuz yabancı maddelerle, zararlı atıklarla dolduğunda diğer boşaltım kanalları zorlanır ve vücudumuz bu atıkları cildimiz yoluyla, ter ile dışarı atmaya çalışır. Bu durum da ciltte çeşitli hastalıkların baş göstermesine neden olabilir. Yaşla birlikte deri giderek nem oranını ve esnekliğini kaybeder. Bunu çok ucuz ve çok sağlıklı bir şekilde çözecek tek şey bol su içmektir. Bol su içmekle derinin hem nem oranı artar hem de su yolu ile çok sayıda toksin atılarak cildimiz parlak, diri ve genç kalır.
Günde an az iki litre su içerek hücreleri temizlemek, dolgunlaştırmak ve kırışıklıkları azaltmak mümkündür. Kahve, çay ve meyve suyu gibi farklı sıvı gıdalar tüketmek cildin su ihtiyacını karşılamaz. Alkol almayın, kahve ve soda içmeyin çünkü bunlar idrar söktürücüdür ve su kaybına neden olurlar.

Taze bir cilt için taze meyve sebze
Canlı ve ışıltılı görünümlü bir cilt için bol miktarda çiğ meyve, sebze ve bunların sularını tüketmek gerekir. Çünkü bu besinler pişirildiklerinde zarar görür ve faydalı özelliklerini kaybeder. Bu besinlerin içerdiği yüksek miktarda sıvı da vücuda alınan suyu destekler. Çiğ sebze ve meyvelerin ağırlıklı olduğu bir beslenme düzeni; cildi korur, yeniler, esnekliğini sağlar ve sağlıklı bir ışıltı verir. Kabuklu çiğ yemişler ve tohumları tüketmek de son derece faydalıdır. Unutmamak gerekir ki; bunlar ısıya duyarlıdır ve pişirildiklerinde hücrelere fayda sağlayacak pek çok özelliklerini kaybederler.

Cilt sağlığını korumak için;

• C Vitamini: Kolajen yapı için gereklidir, cilt esnekliğini sağlar. Narenciyelerde, kivi, orman meyveleri ve maydanozda bulunur.
• Çinko: Kolajen yapı için çok önemlidir ve saçın beyazlamasını engeller. Kabak çekirdeği ve zencefil kökünde bulunur.
• Sülfür: Bütün bağlayıcı dokuların inşa edilmesine yardımcı olur. Lahana, brokoli, sarımsak ve soğan en zengin kaynaklarıdır.
• Silika: Cilt esnekliğinin korunmasını sağlar, kemikleri güçlendirir, sağlıklı tırnaklar ve parlak saçların oluşmasını sağlar. Salatalık, domates, dolmalık biber ve yulafta bulunur.
• Magnezyum: Hücre zarlarındaki su pompalamayı kontrol eder, bu da atıkların temizlenmesini sağlar, aşırı tuz ve diğer toksinlerin neden olduğu fazla su tutulmasının önüne geçerek hücreyi rahatlatır. Yeşil yapraklı sebzeler en iyi kaynaklarıdır.
• Beta karoten: Güneş yanığına karşı korur. Havuç ve yeşil yapraklı sebzeler önemli beta karoten kaynaklarıdır.
• E Vitamini: Çözülebilir antioksidan bir yağdır, hücre zarlarının korunmasına yardımcı olur. Zeytin, avokado, kabuklu yemişler, tohumlar ve tabii ki yeşil sebzelerde bulunur.
• Temel yağ asitleri: Bütün hücre duvarlarının önemli bir bileşkenidir. Cildin elastikiyetinin korunmasında anahtardır. Cildin doğal yağlarını dengeler ve canlı bir görüntü sağlar.
Zayıf beslenme alışkanlıklarınızı değiştirerek sağlıklı gıdalar tüketin, cildinizdeki, saçlarınızdaki ve tırnaklarınızdaki değişimi izleyin.

KIŞIN BAKIMLI SAÇLAR İÇİN İPUÇLARI-AYFER AYDIN

Kış Aylarında Cilt Sağlığını Korumak İçin Altın Öneriler
Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte cilt rahatsızlıklarının görülme sıklığı da artıyor. Rüzgâr, düşük nem oranı, kirli hava ve kapalı ortamlarda daha uzun süre vakit geçirme zorunluluğu gibi etkenler sivilcelerin, sedef, egzama gibi bazı cilt hastalıklarının artmasına sebep oluyor. Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ayfer Aydın, “Kış aylarında sağlıklı bir cilt için yapılması gerekenler” hakkında bilgi verdi

“Cildimiz her an dış dünyayla irtibat halinde olduğundan fiziksel etkenlerden ciddi oranda etkileniyor. Özellikle kış mevsiminde cilt sağlığını tehdit eden faktörler çoğalır. Kışın soğuk ve kuru hava, düşük nem, rüzgâr, kirli hava ve asit yağmurlarına özellikle dikkat edilmesi gerekir. Bu doğal etkenlerin yanı sıra kışın gelmesiyle birlikte kapalı ortamlarda geçirilen zamanın artması da cilt sağlığını olumsuz etkiler. Melatoin hormonunun güneşsiz ortamlarda daha fazla salgılanması insanların kış aylarını daha stresli ve depresyona eğilimli geçirmelerine yol açar. Bu faktörlerin birleşmesi; akne (sivilce) ve egzama gibi cilt hastalıklarının görülmesinin yanı sıra stresle tetiklenen sedef, vitiligo gibi önemli deri hastalıklarının da artmasına sebep olur.

Kış aylarında bakımlı saçlar için ipuçları:
Saçlarınız ıslakken dışarı çıkmayın
Sokağa çıkarken bere ya da şapka kullanmak saçlarınızı kuru ve kirli havadan korunmasına yardımcı olur. Saçlarınızı nemlendirmede ve daha volümlü görünmesinde sıcak değil, ılık suyla yıkamanın faydası vardır. Ilık su nemi saçlara hapseder ve saçlara fazladan parlaklık katar..

Fön makinesi ve saç düzleştirici gibi saç şekillendirici aletleri kullanmayı azaltın.

Kış ayları saç dökülmelerinin de yoğun olarak görüldüğü bir dönemdir. Yaz mevsiminden kışa geçişte melatonin ve seratonin hormonlarının azalmasıyla çok sayıda insanda ruhsal olarak hafif de olsa depresif duygular oluşabilir. Saç sağlığımız ruh sağlığımızdan birebir etkilendiği için saç dökülmeleri de bu mevsimde artar. Tarama işlemi sırasında tutam tutam saç dökülmesi görülüyorsa mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır.

Dudaklarımız da soğuk havanın etkisi ile kurup çatlayabilir. O nedenle dudakların gün içerisinde sık sık nemlendirilmesi gerekir. Bu nemlendirme basit bir vazelin veya yanınızda taşıyabileceğiniz dudak koruyucular ile olabilir.

Genç bir cilt için kış mevsimini değerlendirin
Kış mevsimi yoğun güneşin olmaması nedeniyle cildinize kimyasal peeling, lazer ile cilt gençleştirme gibi işlemlerin rahatlıkla yapılabileceği bir dönemdir.
Kimyasal peeling uygulamaları; deriyi canlandırmak, gençleştirmek, görünüşünü iyileştirmek için bazı kimyasal solüsyonların uygulamasıdır. Bu tedavide deriye, yüzeyel tabakaların ayrılmasına ve soyulmasına neden olan kimyasal bir asit uygulanır. Bu uygulanan meyve asitleri başta olmak üzere çok sayıda peeling solüsyonu, derinin altında yalancı bir yanık alarmı olarak algılanarak deri altında yeniden bir yapılanma ve onarım başlatır. Bu yeniden onarım sayesinde cilt daha canlı, diri, genç ve sıkı bir hal alır ve sonuçlar kalıcıdır. Uygulanan solüsyon, derinin üst yüzeyinde de var olan sivilce, siyah noktalar, sivilcelerin oluşturduğu izler, küçük çukurcuklar, güneş, yanık ve yaşa bağlı oluşan kırışıklıklar, güneş yaş ve gebelik nedeniyle ortaya çıkan lekeler, çiller, kanser potansiyeli taşıyan kabuklu deriden kabarık lezyonların düzelmesinde ve iyileşmesinde etkindir.

Lazerle cilt gençleştirme ise; cildin genç kalması ve yaşlanma izlerinin giderilmesi için uygulanan en son teknolojik yöntemdir. Cilt gençleştirme ya da “rejuvanation” olarak da adlandırılan bu yöntemle cilde verilen lazer ışığı ile cerrahi hiçbir işelm uygulanmadan cilt altı hücrelerinin, yeni kollejen ve elastin lifleri üretmesi hızlandırılır. Böylece verilen lazer enerjisiyle kırışıklıklar azalıp yok, olurken ciltte belirgin gerginleşme ve dirileşme hissedilir.

Kış aylarında nemlendiricilerinizi değiştirin!
Yaz mevsiminde yağsız ve su bazlı nemlendiriciler kullanılması daha uygun iken ; kış aylarında daha yoğun ve yağlı nemlendiriciler kuruyan cildimizi korumada daha faydalı olacaktır.

Soğuk havanın sebep olduğu cilt kuruluğu cildin yaşlanma sürecini de kolaylaştırır.
Yaşlılar, çocuklar ve derisi kuru olanlar kış mevsiminden en çok etkilenen grubu oluşturuyor. Bu aylarda havadaki nem azalırken kalorifer, soba ve klima gibi cihazlar nem oranını daha da aşağıya çekiyor. Bu aşamada deri kuruluğuna bağlı gelişen veya şiddetlenen deri hastalıklarının önlenmesinde nemlendiricilerin kullanılması büyük önem taşıyor. Cilt temizliğinde de ;cildin PH değerine uygun nemlendiricili tıbbî temizlik ürünleri kullanılmalıdır. El temizliği için kullanılan sabunların, yüz temizliği için kullanılması son derece yanlıştır. Çünkü el derisi, yüze oranla daha kalındır, bu yüzden cilt tipinize uygun temizleyicilerin kullanılması uygun olacaktır. Günde birkaç kez duş almak, sık sabun kullanmak cilt kuruluğunu artıran faktörlerdir. Özellikle çok sık duş alan kişiler, cilt bakımlarını ihmal etmeyerek, banyodan sonra mutlaka nemlendirici kullanmalıdırlar. Ayrıca cildin yağlı olması, nemle karıştırılmamalıdır; yağlı cilde sahip kişiler de kış aylarında nemlendirici kullanmalıdırlar.

Uz.Dr. Ayfer AYDIN

LAZERLE İSTENMEYEN TÜYLERDEN KURTULMAK-AYFER AYDIN

Vücuttaki istenmeyen tüylerden kurtulmanin en hızlı ve güvenilir yolu olan lazer epilasyon, hem estetik açıdan iyi görünmek; hem de sağlıklı olmak isteyen hanımların imdadına yetişiyor. Uzmanlar lazer epilasyon işleminin; havaların henüz çok ısınmadığı ve güneşin kendini sıkça göstermediği bu aylarda yaptırılmasını öneriyor.

Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ayfer Aydın , “Lazerli epilasyon yöntemi” hakkında bilgi verdi.

Lazerli epilasyon vücuttaki istenmeyen tüyleri acısız ve cilde zarar vermeden yok eden kalıcı bir yöntemdir. Özel olarak seçilen dalga boyundaki lazer ışınları kıl kökünde bulunan melanin pigmentini hedef alır. Lazer ışınını emen melanin pigmenti ısınır ve kıl kökü tahrip olur. Tüylerdeki melanin cilttekine göre daha konsantredir. Bu da cildin zarar görmesini önler. Lazerli epilasyondan etkili sonuç alabilmek için en az 4 seans düzenli olarak devam etmek gerekir. Seans sayısı, cilt tipine ve tüylerdeki yoğunluk ve renge göre değişir. Lazerli epilasyonla uygun gelişmişlikteki tüyler yok edildiği için bu evreye gelmeyen tüyler için uygun evre beklenir. Bu da seans sayısının artmasına neden olabilir. Cilt rengi açık, tüyleri koyu olan kişilerde oldukça hızlı ve başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

Lazer işlemi nasıl uygulanır?
Lazer, Selektif Foto-Termoliz (ışık ısısıyla seçici tahrip) adı verilen bir mekanizma üzerinden etki gösterir. Deriye lazer atışı yapıldığında, ışık milisaniyeler içinde deriden emilmeksizin geçer ancak kıl kökü ve kıl gövdesi tarafından emilir ve kıl kökü içinde yüksek ısı meydana getirerek kıl kökünün tahrip olmasına yol açar.

Lazerin vücuda herhangi bir zararı var mıdır?
Lazer uygulamaları çoğu zaman radyasyon gibi algılanmakta ve zararlı etkiler meydana getirebileceği düşünülmektedir. Oysa lazer ile radyasyon arasında bir ilişki yoktur. Lazer uygulaması sırasında deri altındaki doku ve organlara herhangi bir etkide bulunduğuna dair bir bulgu gözlenmemiştir. Lazerle vücutta ancak kıl kökü seviyesine dek ulaşılabilir.

Uygulama sırasında acı hissedilir mi?
Lazer işlemi sırasında tüylerin cımbızla çekildiğinde meydana gelen acının benzeri bir his algılanır. Vücudun bazı bölgeleri daha duyarlı olduğundan, doğal olarak bazı bölgelerde bu his daha güçlü hissedilebilir. Ancak lazer soğutucu ile birlikte kullanılmakta olduğundan derinin ısınmasına bağlı bir ağrı-acı meydana gelmez. Soğutucu, işlem sırasında lazer atışı öncesi-atış sırası ve sonrasında deriyle sürekli temas halinde tutularak işlem bölgesini soğutur ve deri üst tabakasını lazerin ısısından korur. Soğutucu sayesinde kıl kökündeki reaksiyon da nisbeten az hissedilir.

Lazerli epilasyon hangi bölgelerde uygulanır?
Lazer, bütün vücuda uygulanabilir. Yüz, ense, kulaklar, boyun, kol, koltukaltı, bacak, kalça, sırt, göbek, omuzlar ve bel bölgelerinin yanı sıra göğüs ve bikini çizgisi gibi hassas bölgelerde de rahatlıkla uygulanabilir.

İşlemler ne kadar sürer?
Lazer epilasyon işlemi uygulama yapılan bölgenin genişliğine göre değişir.

Kaç kez yapılır?
İşlem köklerin büyüme aşamasında 4-6 hafta aralıklarla ya da tüyler çıktıkça yapılır. Toplam işlem sayısı vücut bölgesine göre değiştiği gibi, genetik faktörler, yaş, cinsiyet, hormonal profil gibi özelliklerinize bağlı olarak da farklılıklar gösterir. Tedavi amacınızı doktorunuza bildirdiğinizde size göre uygun bir tedavi şeması ayarlanacaktır.

Tedaviden sonra deride ne gibi bir değişiklik gözlenir?
Hassas ciltlerde hafif pembelik veya kızarıklıklar olabilir. Ancak güçlü bir soğutucu ile birlikte kullanılan lazerlerde, işlem sonrası pembelik-kızarıklık hemen hemen hiç görülmez.

İşlem sonrası losyon-krem ya da ilaç kullanımı gerekli midir?
Kızarıklık oluşmayan bir tedaviden sonra herhangi bir koruyucu krem uygulamasına da gerek kalmaz. Kızarma meydana geldiği takdirde koruyucu ve onarıcı kremler kullanılmalıdır.

Lazer tedavileri sırasında güneşe çıkmak sakıncalı mıdır?
Tedavi süresince güneşten sakınmak tavsiye edilir.

Yüze uygulanan bir tedaviden sonra makyaj yapılabilir mi?
Uygulama sonrası ciltte kızarıklık oluşmadığı takdirde makyaj malzemeleri işlem gören bölgeye rahatlıkla uygulanabilir ancak deride kızarıklık meydana getiren bir lazer tedavisinden sonra kimi makyaj malzemelerinin kullanımı sakıncalı olabilir.

Lazer uygulamasından sonra işlem bölgesindeki tüylere ne olur?
İşlemden sonraki 3 gün içinde tüyler yüzeye çıkmaya başlar ve dökülür. Tüylerin yüzeye çıkması yeniden büyüme olmayıp, köklerin içindeki tüylerin dökülmeleri için gereken bir süreçtir. Dökülme tamamlandıktan sonra o bölgede birkaç hafta süreyle yeni tüy çıkmaz. Yeni tüyler çıkması yeni bir seans gerektiği anlamına gelmektedir.

Lazer işlemlerine başlamadan önce ne yapılması gerekir?
Lazer işlemlerine başlayabilmek için o bölgedeki tüyleri bir süre kökten almadan beklemek gerekir. Bu süre içerisinde uzayan tüyleri kesilebilir ya da tüy dökücü krem kullanılabilir İşleme başlamak için tüylerin uzun olmaları gerekmez, köklerin tüy çıkarmış olması yeterlidir

Epilasyon uygulamalarına artık yalnızca bayanlar değil, erkekler de sıklıkla başvuruyor...
Erkeklerin en sık uygulama yaptırılan bölgeler omuz, sırt, göğüs, boyun- ense ve elmacık kemiklerinin üzerindeki sakallardır. Erkekler, lazer epilasyon uygulamalarında kadınlara göre bazı avantaj ve dezavantajlara sahiptirler. Avantajları, erkeklerin daha kalın ve koyu renk kıl köklerine sahip olmaları nedeniyle, lazere çok iyi yanıt verirler ve çok daha başarılı sonuçlar alınabilir. Erkeklerin dezavantajı ise yapıları gereği yüksek erkeklik hormonları nedeniyle sürekli yeni kıl üretimi ile karşı karşıya olmalarıdır. Bu durum sık sık yeni uygulamaları ve zorunlu kılmaktadır. Doğru tedavi ile istenilen sonuç elde edilir.

KİMYASAL PEELİNG NEDİR NASIL UYGULANIR-AYFER AYDIN

Kışın Cildinize Kimyasal Peeling Yaptırmayı Unutmayın

Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ayfer Aydın kimyasal peeling hakkında merak edilenleri anlattı.

Yüz, boyun, göğüs, eller ve kollarda oluşan yanıklar, kırışıklıklar, lekeler ve çiller kimyasal peeling sayesinde sorun olmaktan çıktı. Çeşitli kimyasal solüsyonların cilde uygulanmasıyla yapılan kimyasal peeling, ciltte oluşan küçük çukurların ve izlerin giderilmesinde çok etkili bir yöntem.

Kimyasal Peeling nedir?
Deriyi canlandırmak, gençleştirmek, görünüşünü iyileştirmek için bazı kimyasal solüsyonların uygulamasıdır. Bu tedavide deriye, yüzeyel tabakaların ayrılmasına ve soyulmasına neden olan kimyasal bir asit uygulanır. Çok sayıda kimyasal peeling ajanı olmakla birlikte en sık kullanılanlar glikolik asit, alfa hidroksi asitler (AHA), triklosetik asit (TCA), salisilik asit, jesner solüsyonu ve kombinasyonlarıdır.

Kimyasal peeling ile neler tedavi edilebilir?

Kimyasal peeling ile neler tedavi edilebilirYanık ve herediter faktörlerin deride oluşturduğu kırışıklar, güneşe ve yaşa bağlı lekeler, karaciğer lekeleri, çiller, kanser potansiyeli taşıyan kabuklu kızarıklık veya yüzdeki koyu renkli lekeler, melazma denilen hormonal veya gebelik lekeleri peeling ile düzeltilebilir, hatta iyileştirilebilir. Aktif aknede iyileşmeye ve akne izlerinde düzelmeye yardımcıdır. Deride oluşturulan soyulmanın ardından yeni deri gelir. Yeni gelen cildin dokusu ve rengi daha düzgün ve daha homojendir.

Neler tedavi edilemez?
Derideki gevşeme ve sarkmalar düzeltilemez. Kimyasal peeling işlemi yüz gerdirme, kaş kaldırma işlemlerinin yerini tutmaz. Gözkapağı düşüklüğünü gidermede de etkili değildir. Derin çukurlarda bir dereceye kadar yardımcı olabilmektedir. Küçük çukurlar ve izlerde ise çok etkilidir.

Nasıl uygulanır?
Yüz, boyun, göğüs, eller ve kollara doktorun seçimi ve hastanın derisinin durumuna göre bir asit solüsyonu seçilerek hastane şartlarında uygulanabilir. Deri, yağlarından arındırıldıktan sonra tedavi alanına uygulama yapılır. İşlem esnasında 5-10 dakika kadar hafif yanma ve batma görülebilir. İşlem sonrası normal günlük yaşama hemen dönülebilir. İstenilen sonuçları elde etmek için birkaç seans gerekebilir.

Peeling sonrasında beklenebilen durumlar nelerdir?
Kimyasal peelingin derinliğine bağlı olarak ciltte, hafif veya güneş yanığı benzeri reaksiyon oluşur. Yüzeysel tipte 1-5 gün süren kızarıklıklar ve hafif soyulmalar olur. Derin tiplerde ödem ve deride gerginliğin yanı sıra kahverengi bir tabaka oluşumunun görülmesi normaldir. Bu tabaka 7-10 günde soyulur.

Peeling sonrası nelere dikkat edilmeli?
Ciltte oluşan kabuklar kesinlikle soyulmamalıdır. Sadece hekim tarafından önerilen nemlendirici prepatlar kullanılmalıdır. Ayrıca güneşten korunmaya dikkat edilmelidir.

Peeling hangi durumlarda uygulanmaz?
Peeling yapılacak yüzeyde açık uçuk bulunuyorsa, derin güneş yanığı, açık yara ve enfeksiyonlar varsa, daha önceden o bölgede soyma işlemi yapılmışsa bu yöntem kullanılmaz. Ayrıca Roaccutane tedavisi gören ya da yakın zamanda görmüş kişilere kimyasal

KURU CİLT-BALLI TEMİZLEYİCİ

MALZEMELER :
1 yemek kaşığı kadar bal

2 yenek kaşığı gliserin

1 çay kaşığı sıvı sabun

YAPIM VE UYĞULAMA :

Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir şişeye koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bal cildi hem temizler hem de yumuşatır.

Bu temizleyici özellikle kuru ciltlerde çok etkilidir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

HER TÜRLÜ CİLT İÇİN TEMİZLEYİCİ

Malzemeler :
2 tatlı kaşığı kuru lavanta

2 tatlı kaşığı kuru gül yaprağı

4 tatlı kaşığı yulaf

4 tatlı kaşığı kaolin (kil)

Yapım ve Uygulama:
Sabun içermeyen bu temizleyici her türlü ciltte mükemmel sonuç verir.

Kahve çekme makinesinde yulafı lavanta ve gül yapraklarını un haline gelene kadar çekin. Hazırladığınız bu karışıma kili karıştırın ve hava almayan bir kavanoza koyun.

Kullanacağınız zaman 1 çay kaşığı kadar tozu biraz su ile avucunuzda ıslatın, yumuşak hamur kıvamına getirin. Cildinize masaj yaparak yayın ve daha sonra soğuk su ile yıkayın. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

HASSAS CİLT TEMİZLEYİCİ-PAPATYA

Malzemeler :
1 yemek kaşığı salatalık suyu

2 yemek kaşığı taze papatya çiçeği

(ya da 1 yemek kaşığı kuru papatya)

1 bardak saf su

1 yemek kaşığı gliserin

1 yemek kaşığı aloe vera jeli

Yapım ve Uygulama:

Bu mevsimde taze papatya bulabilirsiniz ama toplamaya zamanınız yoksa papatya çayı poşetlerini de kullanabilirsiniz. Özellikle hassas ciltlerde çok etkilidir. Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir kaba koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bu sabun içermeyen hafif bir temizleyicidir... Salatalık suyu, papatya ve aloe vera jeli cildi yatıştırıcı özelliklere sahiptir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

ÇATLAKLARDAN KURTULMAK-CILT BAKIMI

Çatlaklar, kozmetik dünyasında daima önemini koruyan bir konudur. Tabii yalnız kozmetik dünyasını değil, birçoğumuzu düşündüren, güç durumda bırakan bir sorundur. Bunlar hızlı kilo alıp verme, gebelik, kortizon kullanımı, hormonal nedenlerle oluşabilir. Kadınlarda olduğu gibi erkeklerin de başına gelebilir. Ayrıca hem beyaz hem esmer ciltlerde ortaya çıkabilir.

Gebeliklerde oluşur
Kilo alınca gerilen, alışılmadık ölçüde genişleyen ve sınırları zorlanan deri dokuları çatlayıverir ve beyaz çizgilerle dolar. En kolay etki altında kalan yerler mide, karın, kollar, bacaklar, göğüsler ve kalçalardır. Neredeyse bütün gebeliklerde, en azından karın bölgesinde çatlamalar oluşur. Çatlakları önlemek, tedavi etmekten daha kolaydır. En azından ilk belirtileri görüldüğünde bir şeyler yapmaya çalışırsak, başarı şansımız çok daha yüksek olur. Özellikle gebelik çatlakları, henüz pembe veya mor renkte iken, tedavi edilmeleri mümkündür. Beyazlaştıktan sonra iş işten geçmiş olabilir.

Suya doyurun
Özellikle vücudunuzda yapısal olarak yağ çıkıntıları varsa, kilo aldığınızda en fazla bu kısımlar yağ toplar ve deri içeriden gelen basınca dayanamayıp çatlar. Ona bol bol nem vermek, deriyi içten ve dıştan suya doyurmak, esnekliğini arttırmak gerekir. Kremler ve losyonlar önemlidir. Aloe vera, A ve E vitaminleri, kakao yağı çatlamaya niyeti olan ciltleri korurlar. Onu nemlendirirler, beslerler ve sağlıklı hücrelerin çoğalmasına yardımcı olurlar. Bunları uygulamadan önce hafif bir peeling yaparsanız cilde nüfuz etmelerini kolaylaştırırsınız.

Gerçekçi olmalıyız
Çatlakların tedavisi için ne yazık ki henüz kesin bir çözüm bulunabilmiş değil. Çatlağın rengi, yüzeyin gerginliği, çatlağın kaç senedir var olduğu göz önüne alınarak birçok yöntem denenmektedir. Mikrodermabrazyon, Foto IPL, Fraksel lazer ve karbondioksit tedavileri çatlak tedavisinde etkin olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemler doğumdan kısa bir süre sonra uygulandığında, çatlakları gidermekte veya azaltmakta başarılı olmaktadır. Beyaz tenlerde fraxel lazer gayet iyi sonuçlar veriyor. Esmerlerde TCA peeling ve karboksi terapi daha etkili oluyor. Öte yandan kozmetik boyama, lazer cerrahi gibi farklı uygulamalar da yapılmaktadır. Kremlere gelince... Bunların en iddialısı, içinde peptid hormonu olanlardır. Buna rağmen, esas olarak çatlakların yeni başladığı dönemlerde yardımcı olmaktadır.

Bazı durumlarda liposuction ile veya doğrudan cerrahi kesi ile sorunlu bölgeler azaltılabilmektedir. Özetle... Siz fazla kilo alıp vermekten kaçının ve çatlaklarla karşılaşırsanız gecikmeden bir dermatoloğa başvurun.

Dr. Yasemin Fatih Amato