kilo verme bitki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kilo verme bitki etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

YULAF İLE SAĞLIKLI ZAYIFLAMAK-Dilara KOÇAK

Bilimsel araştırmalar, yılafın içerdiği betaglukan isimli bir etken maddenin kolestrolü düşürmeye, kan şererini dengelemeye ve kilo kontrolü sağlamaya yardımcı olduğunu gösteriyor.

Yulaf; diğer tahıllara göre daha yüksek oranda çözünür posa içeriyor. Ayrıca demir, manganez, çinko ve E vitamini, tiamin, niasin, riboflavin, folat ve diğer B grubu vitaminlerinin de kaynağı... Yulaf aynı zamanda iyi bir selenyum deposu. Selenyum ise vücut için önemli bir antioksidan, astım ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu, DNA tamiri ve özellikle kolon kanseri olmak üzere kanser riskini azalttığını da söylemek de fayda var.

Yulaf, magnezyum minerali açısından da zengin. Magnezyum, vücudun glukoz ve ensülin salınımında görev alan 300'den fazla enzimi destekliyor. Yulaf bu olumlu etkilerinin yanı sıra barsak ve sindirim sistemine da yardımcı. Bu etki için yulafın içinde bulunan 'betaglukan' dediğimiz etken maddeden düzenli olarak günde en az üç gram alınması gerekiyor. Yulaf betaglukanının kan şekeri üzerindeki etkileri hakkında yapılan araştırmalar, yemek sonrası kan şekerinin yüzde 36 seviyesinde düşük çıktığını göstermekte.

Ayrıca yemek sonrası oluşan fazladan ensülin ihtiyacının da yüzde 44 gerilediği görülüyor. Düzenli tüketim ile 'kötü' LDL kolesterolünüzü düşme ve toplam kolesterol seviyenizde de yüzde 10'a kadar varan bir azalma sağlamakta. Yulaf betaglukanının kolesterolü düşürücü etkisi son 20 yılda yapılan pek çok detaylı araştırma ile ortaya koyulmuş.

Yulaf betaglukanı nedir?
Yulaf betaglukanı suda çözünen bir lif. Suyla birleşince jel oluşumu meydana getiriyor. Sağlık üzerindeki olumlu etkilerin sırrı da bu bal kıvamındaki jelle ilişkili. Jel olmazsa etki de olmuyor. Günde üç gram yulaf betaglukanı alabilmeniz için en az 2-3 porsiyon yulaf tüketmeniz gerekmekte ya da eczanelerde bulabileceğiniz betaglukanı hesaplanmış doğal yulaf gevreğini de kullanabilirsiniz

Fazla yulaf yemenin bir yan etkisi ya da zararı olabilir mi?
Yulaf ya da betaglukan ile zenginleştirilmiş ürünler yemenin bilinen zararlı bir yan etkisi yok. Yetişkin bir kişi günde 25-30 gram kadar lif tüketebilir, bu da sağlığını olumlu etkiler.

Yulafı daha fazla nasıl tüketebilirsiniz?
Benim sevdiğim ve önerdiğim, yulaf ezmesinin su ya da sütle kaynatıldıktan sonra bir kaşık bal eklenerek sıcak bir öğün olarak sabahları tüketilmesi. Betaglukanı zenginleştirilmiş yulaf gevrekleri ise ara öğünlerde sade ya da yoğurtla birlikte tüketilirse uzun süreli tokluk verdiği için abur cubur yemenizi engelleyerek kilonuzu korumanızı sağlar, bu gevrekleri çorbanıza da ekleyebilirsiniz.Marie Claire Nisan 2010

Uzm.Diyetisyen Dilara KOÇAK

Zayıflatıcı Dudak Kremleri Nasıl Kullanılır

İşte bu kremin sırrı…Kadınların çikolata, şeker gibi kilo yapan yiyecekleri canlarının çekmesini önlediği öne sürülen dudak kremi İngiltere’de satışa çıktı.

Kilo yapıcı yiyeceklere duyulan arzuyu engellediği için ’yağ yakan’ krem diye lanse edilen ürün, katkısız soya yağı, kafein ve yeşil çay özleri içeriyor. Bunların yanı sıra iştah kesici özellik taşıyan ve bir kaktüs çeşidi olan hoodia içeriyor.

İngiltere’de 4,95 sterline (8 dolara) satılan ürünün, beş tat seçeneği var: Nar, vanilya, çilek, nane ve acai çileği.

Üretici firma kremin, kadınların iştahını bastırıp enerjilerini artırarak kilo yapıcı tatlılardan uzak durmasını sağlayabiyeceğini öne sürüyor.

Firmanın internet sitesine göre, krem, günde 6 defaya kadar uygulanabilir. Ancak üreticiler gece bununla uyunmamasını, zira içindeki kafeinin uyku sorunu yaratabileceğini belirtiyor.

İnternet sitesinde, "Yorgun hissediyorsanız, Burner Balm’ı uygulayın… Öğün arasındaysanız ve atıştıracak bir şeyler bakınıyorsanız, Burner Balm’ı uygulayın…" deniliyor.

Kremin, rujun altına ya da sade bir şekilde dudaklara sürülmesi tavsiye ediliyor.

Ancak krem tartışma yarattı. Bazı sağlık ve yeme bozuklukları kuruluşları, firmayı kadınların kilo alma korkusunu sömürmekle suçladı. Kuruluşlar, bunun sadece bir reklamdan ibaret olduğunu ve kremin zayıflatıcı bir etkisinin olacağından şüphe duyulduğunu kaydetti.

ABD’de altı aydır satışta olan Burner Balm, şimdi İngiltere’de Hqhair.com. adlı siteden satışta.

Belirtmekte fayda var: Daily Mail muhabiri Hillary Freeman, tartışma yaratan kremi denemiş. Bir hafta boyunca kremi günde altı kez kullandığını, sonuç olarak dudaklarının gayet güzel nem kazandığını, ama banyosundaki tartısının ibresinde milimetrelik bir oynama dahi olmadığını yazmış. Bu arada iştahının kesilmediğini de belirtiyor.

LED LAZERLE BÖLGESEL ZAYIFLAMA

Dr. Ceyda Şener LED lazerle bölgesel zayıflama yöntemini anlatıyor.

En çok göbek, basen ve belde bölgesel olarak toplanan yağlar pek çoğumuzun en büyük derdi değil mi? Çoğumuzun bu sıkıntıdan kurtulma hayali “Ahh kalçalarımdan biraz kilo versem, belimi inceltsem ya da basenlerim küçülse hiç sorunum kalmayacak!” şeklinde özetlenebilir...

Tabii bu hayali gerçekleştirmek için kozmetik ve tıp el ele vermiş yıllardan beri uğraşıyor. Adına bölgesel incelme dediğimiz bu durum için pek çok işe yarar yöntem de geliştirildi son yıllarda...

Çünkü diyet, egzersiz gibi yöntemlerle sadece bu bölgelerdeki yağların giderilmesi çok ama çok güç. Günümüz toplumunda teknolojinin gelişmesi ile değişen yeme alışkanlıkları, çalışma koşulları, maalesef bu bölgesel yağların artmasına katkıda bulunmaktadır. Ve bu yağların giderilmesi için teknoloji giderek ön plana çıkmaktadır.

Bu amaçla her geçen gün yeni yöntemler geliştirilmektedir. Onlardan biri olan LED lazer ile bölgesel zayıflama dünyada ve özellikle Avrupa’da yaygın kullanılmaya başlanan yöntemlerden biridir. Bu yöntemin geliştirilmesinde liposuction gibi ameliyat teknolojilerine alternatif arayışlarının katkısı olmuştur.

Yapılan bilimsel çalışmalar LED lazerle zayıflama sisteminin etkin ve güvenli olduğunu göstermiştir. Özellikle diyet ve spora rağmen kurtulamadığınız bölgesel yağ birikintilerine uygulanır. Bu vücut bölgelerindeki yağ dokusunu eriterek, yağ hücrelerinin bütünlüğünü bozarak buradan uzaklaştırılmalarına yardımcı olur.

Aslında ‘liposuction’ bugüne kadar bilinen en etkili yöntemdi. Bölgesel yağları ameliyatla vakumlamak suretiyle bölgeden alan cerrahi bir yöntem oluşu sebebiyle taşıdığı riskler ve hasta için zorlukları kişileri caydıran sebepler oldu. Kişiler daha zahmetsiz ama etkili bir yöntem özlemi duyuyordu.

İşte LED lazerle bölgesel zayıflama yöntemi bu yöntemin ameliyatsız bir alternatifi olarak ortaya çıktı...

Göbek bölgesi

Göbek bölgesi en çok yağ birikiminin olduğu bölgedir. Cildin hemen altında yağ dokusu bulunur. Bu bölgeyi inceltmek için dört ayrı teknolojinin bir arada olduğu LED sistemi kullanılır. Vakumla, oluşan katmanlar içerisindeki yağ hücrelerinin içinde bulunan yağın boşalması, yağ kistlerinin parçalanması sağlanır, bu sayede bölgesel incelme, kasların yukarıya doğru sıkılaşması, ciltte gerginleşme, doku toparlanması gerçekleşir, vücut şekillendirilir. Ortalama her seansta 2.4 cm çevresel incelme sağlanabilmektedir. İşlem için herhangi bir ön hazırlığa gerek yoktur. Yaklaşık 45 dakika süren her seanstan sonra günlük aktivite veya işinize dönebilirsiniz.

Bel bölgesi

Bel bölgesi yağ birikimi olduğunda kalınlaşır ve konturları düzleşir. Kadın ve erkek estetiği açısından bu bölge son derece önemlidir. Özellikle yağ birikimi yan boşluklarda olmaktadır. Bu bölgedeki incelme için de yine göbek için olduğu gibi dört ayrı teknolojinin bir arada yer aldığı LED sistemi kullanılır. Ve bu bölgede de her seansta yaklaşık 2.4 cm incelme alınan ortalama sonuçtur. Hiçbir hazırlık gerektirmeyen her seans ortalama 45 dakikadır ve sonrasında günlük hayata dönülebilir...

Basen bölgesi

Basen bölgesinde yağ birikimi kadınsı konturların bozulmasına sebep olur. LED lazer cilt kollajen sentezini tetiklerken cilt altı yağ dokusu metabolizmasını hızlandırır. Derin katmanlardaki selülitin sebebi olan fibröz bantların gevşetilmesine neden olurken vakumterapi ünitesi bu bantların esnetilmesini sağlamanın yanısıra lenfatik drenajı artırarak bölgenin incelmesine katkıda bulunur. Bel ve göbek incelmesinde geçerli olanlar bu bölge için LED lazer uygulamasında da geçerlidir.

Bölgesel zayıflama için evde uygulanabilecek egzersizler neler olabilir?

BACAK İÇİ İÇİN: Eğilip kalkın! Bacak içi kaslarınızı sıkılaştıran ve sarkmasını önleyen bu hareketi yaparken bacaklarınızı iki yana açıp, 20 defa, oturur gibi, aşağıya eğilip kalkın. Bacağınızı sağa sola oynatın! Ayakta dururken tek bacağınızı biraz ileri doğru açın ve yapabildiğiniz kadar sağa-sola oynatın. 20 kez tekrarlayıp diğer bacağa geçin. Bacaklarınızı çaprazlayın! Yere yüzüstü uzanın. Bacaklarınızı yana açarak sırayla üste ve alta getirin, bu hareketi 25 kez tekrarlayın.

BASEN BÖLGESİ İÇİN: Bacağınızı havaya kaldırın! Kalçalarınızı çalıştıran bu hareket için ayakta durup bacaklarınızı sırayla havaya kaldırıp indirin. Her bir bacak için 20 kez tekrarlayın. Geriye doğru itin! Son derece etkili bu egzersizde yine ayakta durun ve her iki bacağınızı da sırayla 20 kez geriye kaldırabildiğiniz kadar yükseğe kaldırıp indirin. Yerden teması kesin! Sırt üstü yere uzanın ve bacaklarınızı sırayla havaya kaldırıp indirin. Her bacak için 20 kez.

BEL ÖLCÜSÜ-Mehmet ÖZ

Temel bel ölçüsüyle başlıyor. Bir çoğumuz kilolara kafamızı takarız ama aslında önemli olan bel ölçüsüdür. Çünkü, bel ölçünüz genel sağlığınız açısından en iyi ve tek göstergedir. Bel ölçüsü kontrolü programınızın işe yaraması için, ne kadar çok yediğinizi veya yemediğinizi asla düşünmeyeceğiniz pratik bir plana ihtiyacınız var.

Nasıl bir egzersiz programı olmalı?

'SİZ Egzersiz'in bir parçası olan, son derece Mehmet ÖZbasit ama bir o kadar da etkili egzersizimi bir deneyin. 'Görünmez sandalye' adını verdiğim bu egzersizi herkes yapabilir. Basit ve çok etkilidir. Bütün bacağı güçlendirir. Sırtınızı bir duvara dayayarak sandalyeye oturur gibi havada oturun (sandalye olmadan!) ve avuçlarınızı dizlerinize dayayın.

İşiniz bittiğinde kolayca ayağa kalkabilmek için bu hareketi tutunabileceğiniz bir mobilyanın yanında yapın. Topuklarınızı dizlerinizin tam altında, 90 derecelik açıyla tutun; omuzlarınız arkaya kıvrılmalı, başınız duvara dayanmalı. Bu şekilde olabildiğince uzun süre durun ve her seferinde süreyi 2 dakika artırmaya çalışın. Yüz kaslarınızı gevşetin ve yavaş nefes alıp verin.

Öğün öncesinde yağ yiyin

Eğer öğüne başlamadan önce az miktarda doğru türde yağlardan alırsanız, beyninize doyduğunuz sinyalini göndererek hormon sisteminizi kandırabilirsiniz. Öğünden 20 dakika önce bir parça yağ yerseniz,

Prensipler neler?

Diyetimin temeli bel ölçüsüyle başlıyor. Birçoğumuz kilolara kafamızı takarız ama aslında önemli olan bel ölçüsüdür. Çünkü, bel ölçünüz genel sağlığınız açısından en iyi ve tek göstergedir. Bel ölçüsü kontrolü programınızın işe yaraması için, ne kadar çok yediğinizi veya yemediğinizi asla düşünmeyeceğiniz pratik bir plana ihtiyacınız var.

Çalışanların uygulaması kolay

Yeme sisteminizi otomatikleştirirseniz kolay. İşte sizler için ailemle birlikte her sabah yediğimiz kahvaltının tarifi; 5 dakikada hazırlanabilen tipik bir tarif ki ben buna 'sihirli kahvaltı bombası' adını veriyorum:

- 2 kişilik, kişi başına 136 kalori

- 1 kaşık (1/3 fincan) soya proteini

- 1/2 çorba kaşığı keten tohumu yağı

- 1/n fincan donmuş çay üzümü

- 1 büyük boy muz (veya hangi meyveyi seviyorsanız)

- 1/2 çorba kaşığı elma suyu konsantresi veya bal

- 30 gram buzlu su ve eğer isterseniz, vitamin tozları

Tüm bunların hepsini bir blendere koyun ve istediğiniz kıvama gelinceye kadar karıştırın.

'SİZ Egzersiz'in bir parçası olan, son derece basit ama bir o kadar da etkili egzersizimi bir deneyin. 'Görünmez sandalye' adını verdiğim bu egzersizi herkes yapabilir. Basit ve çok etkilidir. Bütün bacağı güçlendirir. Sırtınızı bir duvara dayayarak sandalyeye oturur gibi havada oturun (sandalye olmadan!) ve avuçlarınızı dizlerinize dayayın.

İşiniz bittiğinde kolayca ayağa kalkabilmek için bu hareketi tutunabileceğiniz bir mobilyanın yanında yapın. Topuklarınızı dizlerinizin tam altında, 90 derecelik açıyla tutun; omuzlarınız arkaya kıvrılmalı, başınız duvara dayanmalı. Bu şekilde olabildiğince uzun süre durun ve her seferinde süreyi 2 dakika artırmaya çalışın. Yüz kaslarınızı gevşetin ve yavaş nefes alıp verin.

Neden çoğu diyet başarısızlıkla sonuçlanıyor?

Çoğu insan doğrusal bir zihin yapısına sahiptir. Şöyle düşünürler; eğer biraz iyiyse, daha fazla daha iyidir. Ama sağlıklı beden, genellikle doğrusal değildir. Günde 100 kalori daha az alırsanız, her ay yarım kilo verirsiniz ve bir etki görmezsiniz. Ama günde 100 kalori daha az alırsanız (daha fazlası daha iyi değil mi?) muhtemelen yoyo diyetine girersiniz ve verdiğiniz kiloları geri alırsınız. Bunun nedeni, açlığın metabolizmayı yavaşlatmasıdır.

Aynı zamanda karbonhidrat metabolizmanız da yavaşlar. Dolayısıyla, sonunda elinize bir şeker çubuğu geçirdiğinizde, aldığınız kalori çabucak yağa dönüşür.

Stres şişmanlatıyor mu?

Göbek yağı (omentum) özellikle stresle artar ve stres hormon alıcıları vardır; dolayısıyla bel ölçünüz, bedensel stresiniz açısından en iyi göstergedir. Stresle ve bel ölçüsüyle başa çıkmak, büyük ölçüde vücudunuzdaki iltihaplanma seviyeleriyle başa çıkmak demektir. Omega-3 yağ asidi, karaciğerlerimizde iltihaplanmaları önleyen proteinleri (PPAR denir) harekete geçirir ve böylece biyolojimiz obezlikten kaynaklanan iltihaplanmaları gidermede daha etkili olur.

Bu, fazla kilolardan kaynaklanan hastalıklardan uzak durmamızı sağlar. Aynı sağlıklı yağlar, açlık hissi uyandıran 'grelin' hormonu saklar. Yapay yağlar tam aksi etki yapar ve 'nfKB'yi (hücresel seviyede iltihaplanmalar için en önemli etken) uyarır ve çok zararlı bir etki yaratır.

Tartılmak yerine belinizi ölçün

Bazı insanlar, televizyon programlarının sadece akşamları yayınlandığı günlerden beri basküle çıkmamıştır. Bu sorun değil. Bizim için kilonuzu bilmeniz önemli değil; ama yine de bu programda ilerlemek istiyorsanız hemen gidin tartılın. İhtiyacınız olan tek şey bir mezura. Göbek deliğinizin hizasından bel çevrenizi ölçün ve bulduğunuz rakamı yazın. İdeal sağlık göstergesi olarak, kadınlar için ideal bel ölçüsü 82 santimdir. Eğer 93 santimi geçerseniz, sağlık riskiniz artar. Erkekler için ideal ölçü ise 88.5 santimdir. 101 santimden yukarısı sağlık riski demektir.

Bazı kişiler neden kilo veremez?-Osman MÜFTÜOĞLU

Bazı kişiler neden kilo veremez?

Kilo vermek daha az kalori almak ve daha çok kalori harcamakla ilgili bir çabayı gerektirir ama bazıları bu çabaya rağmen bir türlü kilo veremez. Bu kişilerde sık görülen ortak bazı noktalar var: Tiroid hormonu yetersizliği olanlarda kilo vermek güçleşiyor. Polikistik over hastalığı ve bu nedenle insülin direnci sorunu yaşayan genç kızların da kilo vermeleri kolay olmayabiliyor. Antipsikotik ilaçlar ve depresyon ilaçları arzu edilen düzeyde kilo kaybını engelleyebiliyor/ Kanda insülin hormonunun yüksekliği nedeniyle insülin direnci gelişenlerde özellikle sık tekrarlayan açlık atakları olduğunda kilo vermek zorlaşabiliyor. Testosteron hormonu azalan erkekler kilo vermede zorlanıyor. Alkol kullanmayı sürdürenlerin kilo vermesi de oldukça güç. Farkına varılmamış bir böbreküstü bezi hastalığı varsa böbreküstü bezleri fazla miktarda kortizol üretiyorsa, kilo direnci ortaya çıkabiliyor. Öğün atlayan az su içen uyku sorunları olan stres seviyesi yüksek bulunan kişilerde de kilo direnci ile sık karşılaşılıyor.

Kilo direnci ne anlama geliyor-Osman MÜFTÜOĞLU

Kilo probleminin çözümü her zaman kolay olmuyor. "Kilo direnci" hastaların da kilo yönetimi ekibinin de canını sıkıyor.

Özellikle tıbbi problemlerden kaynaklanan fazla kiloları vermek ciddi bir tecrübe ve ekip çalışması ile derin bir sabır, güçlü bir motivasyon gerektiriyor. Yani sorun eğer tıbbi (medikal) ise yalnızca diyet yaparak değil temelde yatan sağlık sorununu çözerek işe başlamak şart!

Kilo almaya yol açan birçok sağlık sorunu var. Mesela tiroit bezlerinin az çalışması halinde kilo almak kolaylaşıyor. Bu durumda tiroit bezindeki problemi çözmezseniz diyet yapmanızın hiçbir yararı olmayabiliyor. Böbrek üstü bezlerinin aşırı çalışması halinde de kilo alınıyor. Aynı şekilde bilinçsiz yapılan diyetler sorunu daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Genç kız ve kadınlarda görülen Polikistik Over Sendromu denilen durumda ve daha birçok metabolik hastalıkta kilo almak sorunun doğal bir parçası olarak ortaya çıkıyor. Eğer metabolik sendromu olan bir hastaysanız insülin direnci ortaya çıktığı zaman kilo almanız beklenen bir sonuç haline geliyor. Çocuk ve gençlerde ortaya çıkan kilo sorunlarını da "tıbbi bir problem" olarak görmek gerekiyor.

İLAÇLAR DA DİRENÇ YARATIYOR
Fotoğrafın başka yüzleri de var. Şeker hastaları tedavi hataları yaptıklarında örneğin insülini bilinçsiz kullanıp diyetlerine uymadıklarında kolayca kilo alıyorlar. Kortizon tedavisi görenlerde de kilo almak kolaylaşıyor. Kilo alma sorununun arkasında bazen hastanın kullandığı epilepsi ilaçları, antideprasanlar hatta tansiyon ilaçları bile olabiliyor. Kısacası kilo almak her zaman çok yemekten ya da az hareket etmekten (veya iki hatayı birlikte işlemekten) kaynaklanmıyor. Vücudunuzda olan biten bazı süreçlerin doğal bir sonucu olarak da ortaya çıkabiliyor. Buna başka örnekler vermek de mümkün. Menopoz döneminde, hamilelik ve sonrasında şu veya bu şekilde kilo almak kolaylaşıyor. Kısacası kilo direncinin hikáyesi oldukça uzun.

NE YAPACAKSINIZ
Bütün bu durumlarda direnç sorununun çözümü ne beslenme uzmanından alınan yeni diyetlerle ne de egzersiz danışmanlarından öğrenilen egzersizlerle mümkün olmuyor. Ama bir doktorun da tek başına böyle bir soruna çözüm üretmesi mümkün değil. Doktor tıbbi sorunu çözse bile beslenme planını yapamıyor. Çünkü doktorların bu konularda herhangi bir eğitimi, tecrübesi yok. Diyet uzmanlarının böyle bir tıbbi sorunu tek başına çözmeye kalkışmaları daha baştan tıbbi bir hata kabul ediliyor. Çünkü onların da tıbbi sorunları anlama, fark etme, yorumlama ve çözme konusunda ne yeteri kadar bilgileri ne de yasal yetkileri var. Egzersiz uzmanlarının ise böyle bir sorunda zaten yola çıkarken bir şey söyleme hakları hiçbir zaman söz konusu bile olmuyor.

Anlatmak istediğimiz şey şu: Eğer kilo probleminiz tıbbi bir sebepten kaynaklanıyorsa yola mutlaka bir doktor denetiminde çıkmalısınız. Eğer vereceğiniz kilo miktarı mevcut ağırlığınızın yüzde 5'ini geçiyorsa bunu her zaman böyle yapmalısınız. Yok, eğer 2-3 kiloluk fazlalıklardan kurtulmayı yani kozmetik kilolarınızla vedalaşmayı düşünüyorsanız doğrudan diyet uzmanına müracaat etmeniz de mümkündür.

Kilo vermeye başlama kararı sağlığınızı mutlaka etkileyen ciddi bir karardır. Kilo kaybı tıbbi bir sonuç yaratır. Bu sonuçların canınızı yakmamasını, sağlığınızı bozmamasını istiyorsanız bu yazıyı tekrar tekrar okumanızda fayda var.

SU İÇSEM YARIYOR-Osman MÜFTÜOĞLU

“Kuşlar kadar yememe rağmen hâlâ fil gibiyim” ya da “Su içsem yarıyor” diye düşünüyorsanız, metabolizmanızda bir problem olabilir.

Çünkü metabolizmanız kilonuzu belirleyen temel faktörlerden biridir. Hücrelerinizin büyüyüp gelişmeleri, görevlerini eksiksiz yapıp zaman zaman ortaya çıkan sorunlarını giderebilmeleri ile ilgili kimyasal süreçler de bu sihirli sözcüğün içinde yer alıyor.

BAZILARI ÇOK ŞANSLI

Metabolizmamız yavaşlayınca kolayca kilo alıyor, hızlanınca çabucak zayıflıyoruz. Metabolizma hızını etkileyen faktörlerin sayısı birden fazla. Genetik miras ise bunların en önemlisi... Belki de bu nedenle bazıları “fil gibi yerken kuş gibi” kalırken, diğerleri “kuşlar kadar yiyip fil haline” gelebiliyor! Yaşımız, cinsimiz, sağlık durumumuz, kullandığımız ilaçlar ve daha birçok faktör de metabolizmamızı etkiliyor.

METABOLİZMA HIZINI NELER ETKİLİYOR

Yaşlandıkça metabolizmamız yavaşlıyor. Bu nedenle kilo almamız kolaylaşıyor. Özellikle menopoz dönemi, kadınlarda kilo almayı kolaylaştıran bir yaşlanma değişimidir. Cinsiyet de önemli... Daha az kas, daha çok yağ kitlesine sahip olduklarından, kadınlarda metabolizma daha yavaş çalışıyor.
Uykusuzluk da metabolizmayı bozuyor. Uzun uykularda metabolizma yavaşlıyor. Diğer yandan aktivite düzeyi de önemli... Düzenli egzersiz yapmak metabolizmayı hızlandırıyor. Özellikle uyanır uyanmaz yapılan sabah egzersizlerinin metabolizmada 8-10 saate yaklaşan hızlanmalar yapabileceği belirtiliyor. Sabah uyandıktan hemen sonra yapılan egzersizler 20 dakikayı geçtiği zaman metabolizmanız bu durumdan müthiş etkileniyor. Belki de bu nedenle metabolizma uzmanları sabah egzersizlerini metabolizmanıza verebileceğiniz en güzel hediyelerden biri kabul ediyor.
Hormonal denge de önemli bir etken... Metabolizma tiroid tembelliğinde yavaşlarken, hipertiroidide hızlanıyor. Ayrıca insülinin fazlalaşması da olumsuz yönde etkiliyor. Bazı ilaçların metabolizmayı yavaşlatabileceği (beta blokerler) de biliniyor.

BESLENME TARZI ÇOK ÖNEMLİ

Beslenme tarzının da önemi var. Sabah kahvaltısı yapmak, sık aralıklarla yemek, öğün atlamamak metabolizmayı hızlandırıyor. Proteinden zengin yiyecekler de metabolizmayı hızlandırıcı termojenik bir etkiye sahipler. Yediğiniz proteinlerin neredeyse yüzde 20'si ısı üretimi için harcanıyor. Bu oran karbonhidratlarda yüzde 10, yağlarda yüzde 35'e düşüyor.

Yani proteinden zengin, yağdan fakir bir beslenme planı, kilo kontrolünü kolaylaştırıyor. Baharatlı yiyeceklerin, özellikle acı tat veren lezzetlendiricilerin (acı biber) metabolizmayı hızlandırdığı biliniyor. Yeşil çay, hatta kahve de metabolizmayı bir miktar hızlandırabilir. Bol ve sık su içmenin de metabolizmayı aktifleştirdiği aklınızda olsun.

Kısacası metabolizma deyip geçmeyin, metabolizma hızınızın sadece genleriniz tarafından belirlendiğini zannetmeyin. Yukarıda verdiğim basit tüyolar ile metabolizmanızı hızlandırmanız her zaman mümkün olabiliyor. Eğer kilo kontrolünde zorluk çeken biriyseniz, bu sorunu çözmenin altın anahtarlarından birinin metabolizma hızında yattığını aklınızdan hiç çıkarmayın.

BEL İNCELTEN DİYET PLANI-Osman MÜFTÜOĞLU

Bölgesel incelme planları, yani göbek eriten, kalça incelten diyetler pek işe yaramasalar da beslenmede bazı püf noktalarına dikkat edildiğinde beklenenden daha fazla bel incelmesi sağlanabileceğini gösteren bulgular var.

Prof.Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
Bu bulgular şimdilik az sayıda çalışmalarda elde edilmiş. Henüz yeteri kadar onaylanmış olmasalar bile bu basit tüyoları bilmenizde, hatta denemenizde yarar var!

American Journal of Clinical Nutrition dergisinde yayınlanan bir çalışmada, düşük kalorili beslenme planları yapılırken tam tahıllara ağırlık verildiğinde (karbonhidrat seçimlerinde tam tahıllar tercih edildiğinde) bel çevresindeki yağların daha çok eridiği gözlenmiş. Bunun sebebi olarak da tam tahılların insülin direncini tahrik etmemeleri gösteriliyor.

Yoğurdun ön planda tutulduğu diyetlerde de bel çevresinde beklenenden daha çok incelme oluyor. Yağsız veya yarım yağlı yoğurda dayalı protein seçimleri, bel-karın bölgesinden yağ kaybını hızlandırıyor. Tam yağlı yoğurtla daha da etkili sonuçlar alınacağını iddia edenler de yok değil! Yoğurdun nasıl bir mekanizma ile karın içi yağları azalttığı bilinmiyor. Tam yağlı veya yarım yağlı yoğurdun Conjugateted Linoleic Acid (CLA) içeriğinin bu etkide bir rolü olabilir.

Bazı diyetisyenler yağ olarak tekli doymamış yağların (özellikle zeytinyağının) tercih edildiği diyet planlarının da karın-göbek-bel çevresinden yağ kaybını hızlandırdığını söylüyor. Biz kliniğimizde bu üç bilgiden de yararlanıyoruz. “Yaşasın Hayat diyetisyenleri” diyet planlarını yaparken tam tahıllara, yoğurt ve zeytinyağına öncelik veriyor; ceviz ve fındık yağını listeye mutlaka ilave ediyor.

Önemli bir nokta da her gün yapılan 30-45 dakikalık yürüyüşlerin bel-karın bölgesinden yağ kaybını des-teklediğidir. Karın bölgesi kaslarını güçlendiren egzersizlerden de yararlanmanız mümkündür.

Bel incelten bir diyet planı

Bel-karın-göbek yağlarının insülin direnci ile ilgili olabileceğini, bu sorunun ise kalp hastalığı, diyabet ve hipertansiyon sorunu ile ilişkili olduğunu hatırlatalım.

Hipoglisemi fiziksel aktiviteye engel değildir

Egzersiz sırasında vücut daha fazla enerji harcar. Gereksinim duyduğu enerjinin en önemli bölümünü karbonhidratlardan sağlar. Bir taraftan çizgili kaslardaki depolar diğer taraftan da karaciğerin desteği ile istediği güce ulaşır. Harcanan glikoz miktarı üretilenin üzerine çıktığında hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) ortaya çıkar.
Egzersiz yaparken kaslarımız, enerji kaynağı olarak, sırasıyla kaslar ve karaciğerdeki glikojen depolarını, daha sonra kan şekerini ve son olarak da yağ dokuda biriken yağ asitlerini kullanır. Kaslar, kan şekerini ancak insülin varlığında kullanabilir. ınsülin olmadığında kan şekeri yükselir. Egzersizin başında, kan şekeri yükselir, tepki olarak insülin salgılanır ve kan şekeri düşüşe geçer. Bu düşüş bazen çok ciddi boyutlara ulaşabilir. Buna reaktif hipoglisemi denir.
Hipoglisemi egzersizin sonlarına doğru da oluşabilir. Kaslar ve karaciğerdeki glikojen rezervi tükendiğinde ve kaslar kan şekerini kullanmaya başladığında, hipoglisemi tablosu oluşur. Bu tür hipoglisemi, günler öncesinden yeterli glikojen deposu oluşturulmadığında ve sırasında gereken destek alınmadığında görülür.

Hipoglisemi; aşırı terleme, titreme, neredeyse acı veren bir açlık duygusu ve kalp ritminin hızlanmasıyla başlar. Daha ileri aşamada bilinç kaybı da gözlenebilir. ılk belirtiler ortaya çıktığında, hemen egzersiz hızını düşürmek ve yoğunluğunu azaltmak gerekir.

Fiziksel aktivite öncesinde bir şey yemekten kaçınmak veya çok yüksek tempolu egzersiz, sık yapılan yanlışlardandır. Eğer aktivite 1 saatten uzun sürecekse, 15-20 dakika sonunda şekerli bir içecek tüketilmeli ve egzersiz sonuna kadar da her 15-20 dakika arayla bu işlem yinelenmelidir. Egzersiz sırasında atıştırmalık yiyecekler bulundurmak iyi bir çözüm olabilir.

Osman MÜFTÜOĞLU-MEDENİ DİYET VE MUTLU SON

Diyet” sözcüğü sevimsizdir! Her diyet özellikle tekrarlandığında yorar, hatta bunaltır. Bu nedenle zorunlu kilo kayıpları söz konusu değilse kilo programlarını mutlaka medenileştirmek gerekiyor. Bu yazının işinize bir hayli yarayacağını söyleyebilirim.

Daha önce sık sık diyet yapmış insanlar için “diyet=mahru-miyet”tir, “diyet=kısıtlanma”dır, “diyet=sosyal yaşamı sınırlama, yeme-içme keyfini bir süre askıya alma” demektir. Kısacası diyet zamanları sıkıcıdır. Ve yine çoğumuz için “kilo vermek=diyet yapmak”, ya bir yerlerden bir liste bulup onu uygulamak ya da bir diyetisyenin kapısını çalmaktır. Halbuki kilo sorununun sebebi her zaman çok yemek değildir. Kilo vermek için ille de diyet yapmanız gerekmez.

Ne zaman kilo vermenin zorluğundan söz açılsa aklıma 9’uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in yaklaşımı gelir. O kilo vermek söz konusu olduğunda “Doktor mümkünse medeni bir diyet yapalım!” derdi. Anlayacağınız “medeni diyet” tanımının patenti bana değil, Süleyman Bey’e aittir. Bu yazı herhangi bir kilo merkezine gitmeden, kendi kendinize yapabileceğiniz kilo kaybı sağlayıcı bir beslenme tarzı değişikliğinin, daha doğrusu “medeni bir diyet”in özetidir.

1- Kahvaltıyı erken yapın

* İyi bir kahvaltı kiloyu korumanın garantisidir. Düzenli kahvaltı, akşam saatlerinde de açlığı hafifletir. Özellikle proteinden zengin bir kahvaltı (yumurta, sebzeli, peynirli omlet, az yağlı peynir veya yoğurt) gün boyu açlık dalgalanmalarını önlemenin garantisidir. Tokluğu uzatır. İnsülin dalgalanmalarını önler. İnsülin direncini engeller. Benim önerim kahvaltıyı mümkün olduğu kadar erken saatlerde yapmanızdır. Çünkü erken kahvaltı yapmak tokluk hissini daha çok destekliyor.

2- Sık ve az yiyin

* Kilo kontrolünü korumanın bir yolu da sık ve az yemektir. Kilo problemi olanların yaptığı en önemli hata gün boyu bir şey yemeden akşama kadar aç bilaç gezmek, akşam eve dönünce freni patlamış bir kamyon gibi hızla, tıka basa yemek, adeta çiğnemeden yutmaktır. Araştırmalar günde üç ana, iki ara öğün yemek yiyenlerde metabolizmanın daha hızlı çalıştığını, insülin-şeker dalgalanmalarının azaldığını, insülin direnci olasılığının düştüğünü, hipoglisemi nöbetlerinin en aza indiğini gösteriyor.

3-Öğün atlamayın

* Öğün atlamak kilo kontrolünü bozan önemli bir nedenidir. İştahını kontrol edemeyen, hızlı yiyen, bir öğünde neredeyse bin kaloriyi midesine indiriverenlerin çoğu gün boyu aç gezip takip eden öğünde fazla miktarda yiyenlerdir. Açlık kürleri ya da çok düşük kalorili bir beslenmeyle kilo vermeye çalışmak da vücuda verilebilecek en kötü mesajdır. Çünkü genetik metabolik ve kimyasal yapınız mide yağ hücresi ve beyin bağlantınız açlığı “durum kötü, enerji kazanımında problem var, süratle yağ depolama moduna geç” mesajı şeklinde algılar.

4-Yemekten sonra yürüyün

* Eğer kilo vermek istiyorsanız akşam yemeğini mümkün olduğu kadar erken yiyin, hatta yatmadan 2-3 saat önce yeme içmeyi –su hariç- tümüyle kesin. Bir zamanlar “kalori kaloridir, hangi saatte alınırsa alınsın fark etmez” palavrasına (!) ben de inanırdım. Ne ki gözlemler bu fikri doğrulamıyor. Yatmadan önce kazanılan kaloriler metabolizmayı yavaşlatıyor. Ayrıca süratle yağa dönüşüyor, sizi enine büyütüyor. Kısacası akşam kalorilerini yakmadan tok karna yatağa girmek doğru değil. Vücudunuza destek için akşam yemeğinden sonra yürüyüşe çıkmak işinizi daha da kolaylaştıracaktır.

5-İştah artırıcılardan uzaklaş

* Yemekten önce alınan alkol (özellikle rakı, votka, viski) çoğu insanda iştah artıran bir hipoglisemik etki yapar, çok yemek yedirir. Ara öğünlerde yenen şeker, un, nişasta zengini atıştırmalar (bisküvi, grissini, cips, kraker, gofret, şekerlemeler) da aynı şekilde iştahı kontrolden çıkarır. Yemek seçimleri de önemlidir: Şeker ve rafine karbonhidratlardan zengin besinler yendikçe daha çok yedirir. Yemeğe sıcacık bir ekmekle başlamak (!) ve yemeğe başlayana kadar “ekmek-yağ” muhabbetine takılmak da tehlikelidir. Fazla miktarda acının –makul miktarda acı biberi tavsiye ederiz-, hazır salata soslarının, mayonez, ketçap ve benzerlerinin de iştahı kontrolden çıkarabileceği aklınızda olsun.

6-Tehlikeli yiyecekleri azaltın

* Genetik mirasınızda ne yazarsa yazsın kilo almanızı kolaylaştıran ortak bazı besinler var. Özellikle ailesinde karın çevresinden şişmanlama eğilimi olanlar, açlık veya tokluk şekeri yüksekliği bulunanlar, yemek sonrası yorgun hissedenler, fazla meşrubat içenlerin bazı yiyeceklerden uzak durmaları şart. Beyaz pirinç, undan yapılmış makarna, beyaz ekmek, paketlenmiş her türlü atıştırmalar, patates kızartmaları, cipsler herkesin kilo almasını kolaylaştırıyor. Listeye fast food gıdalarını da ekleyin.

7-Stresliyken fazla yemeyin

* Stresin daha kolay kilo aldırdığı kesindir. Stres yağlandırıyor. Yağlanmak stres yapıyor! Kısacası tam bir “kartopu etkisi” söz konusu. Stres bazı hormonların üretimini artırırken, bazılarını azaltıyor. Uzun süren ve tekrarlayan streslerin kilo kontrolünü güçleştirdiği kesin. Daha da önemlisi stres yeme davranışlarınızı bozduğu, iştah kontrolünü sabote ettiği için büyük bir tehlikedir. Bu nedenle stresliyken yememeye, stresi azaltacak desteklerden (magnezyum gibi) istifade etmeye çalışmalısınız.

8-Geceleri buzdolabının yanına yaklaşmayın

* Her türlü uyku probleminin daha kolay yağlandırdığı, uykusuzluğun metabolizmayı yavaşlatıp ertesi gün gereğinden fazla kalori almaya teşvik ettiği, uykusuz geçen gecelerin “mutfak-buzdolabı ziyaretleri” seremonisine dönüştüğü biliniyor. İyi ve düzenli bir uykunun kilo vermeyi de kilo sorununu kontrol etmeyi kolaylaştırdığı kesindir.

9- Ev yemeğini tercih edin

* Evde yenen yemeklerin kalorisini ve miktarını kontrol etmek daha kolaydır. Evde yemek alkol kullanımını da azaltıyor. Evde tatlı tüketimi daha azdır. Sebze yemekleri, bakliyat grubu besinler evde daha sık yenir. Lokanta yemekleri yüksek kalorilidir. Kısacası ev yemeği kilo kontrolünü kolaylaştıran bir faktördür.

10-Birlikte sofraya oturun

* Yalnız yenen yemeklerde hızlı ve gereğinden fazla yeme olasılığı yüksektir. Yalnızlık hissi atıştırma sıklığını artırır. Yalnız geçirilen saatler de mutfak-buzdolabı ziyaretlerini sıklaştırır. Kuruyemiş, tatlı, cips paketleri, çikolata tabletleri ile dostluğu pekiştirir. Birlikte yemek az yedirir, keyif ve huzur verir. Bu duyguların tümü kanınızdaki kortizolü düşürür, iştahınızı dengeler, metabolizmanızı ateşler.

DİYET GAZİSİ OLMAYIN-Osman MÜFTÜOĞLU

Prof.Dr. Osman MÜFTÜOĞLU - Kilo vermek için bir diyete başlamak çok önemli bir karar. Çünkü her diyet sağlığa ciddi bir müdahale. Bilgi, ilgi, dikkat, doğru bir plan ve bilinçli bir takip ister.

Eğer diyet yaparken bedeninize doğru mesajlar vermiyor, doğru talimatlar gönderemiyorsanız kısa bir süre sonra metabolizmanız bozulur. Hormonal sistemleriniz iflas etmese de şaşırmaya başlar. Özellikle bilimsel dayanağı olmayan “popüler, moda ve absürt diyetler”in çoğu pek çok insanın diyet gazisi olmalarına, sağlıklarını kaybedip hastalanmalarına, psikolojilerini bozmalarına ve sonra da verdiklerinden çok daha fazla kilo kazanmalarına yol açar.

BEDEN KULLANIM KILAVUZU

Her bedenin kendine özel bir kullanım kılavuzu var. Neyi, ne zaman, ne kadar, ne sıklıkta, hangi yiyecekle birlikte yiyip içeceğiniz, ne kadar kaloriye ihtiyaç duyduğunuz, öğünlerinizin yapısı, öğün aralıklarınızın sıklığı, ara öğün kalorilerinizin miktarı hepimiz için farklı. Özellikle genetik olarak insülin direnci geliştirmeye hazır olan birinin glisemik yüke dikkat etmeden bol karbonhidratlı, özellikle bol şekerli, unlu, nişastalı ve/veya yüksek kalorili beslenmesi önce insülin direncine, sonra kilo sorunu, sonra da şeker hastalığına sebep olur. Kullanım kılavuzunda kolesterol problemi bulunan birinde yüksek proteinli “Atkins diyeti” çok geçmeden koroner damarlarda tıkanıklıklar yapar, felç olasılığına yol açar.

Genetik yapınıza, genetik potansiyelinize, sağlık sorunlarınıza, kişisel yapınıza uygun beslenme planlarıyla yola çıkmazsanız diyet yapmanın bir süre sonra sağlığı bozmakla eş anlamlı olabildiğini unutmayın. Ayrıca kilolu olmanızın hormonal ya da tıbbi nedenlerini olabileceğini de aklınızdan çıkarmayın. Böyle bir durumda gerçek nedeni bulana kadar hiçbir diyet ve egzersiz önerisine kulak asmayın. Bozulan metabolizmanızı düzeltmek, durma noktasına gelen metabolik hızınızı tekrar harekete geçirmek ancak genetik yapınızın anlaşılması, metabolizmanızın araştırılması, hormonal ve tıbbi nedenlerin değerlendirilmesi, teşhis ve tedavi edilmesinden ve bunlara uygun bir beslenme-aktivite planı oluşturulmasından sonra mümkün olabilecektir.

İYİ VE KÖTÜ KARBONHİDRATLAR

Karbonhidrat grubu yiyecekler en çok tüketilen yiyecekler. Bu grupta tahıllar, bakliyat grubu besinler, sebze ve meyveler var ve bunlar beslenmemizin temel direği. Karbonhidratlar olmazsa sağlığımızı korumanın zorlaşacağı kesin. Son yıllarda yaşanan karbonhidrat düşmanlığının yanlış olduğu da... Sorun tahıl, bakliyat, sebze, meyvelerde değil, “beyaz tehlike” diye tanımlanan problemli karbonhidratları (un, şeker) fazla ve sık tüketmekten kaynaklanıyor. Eğer beslenme sisteminizde beyaz un, şeker ve bunlardan üretilen ekmek, makarna, beyaz pirinç pilavı, pizza, açma, börek, poğaça, çörekler, bisküvi, grissini, cips veya şekerlemeler, gazlı kolalı içecekler fazlaysa bir süre sonra kilo almaya, kan şekerinizi dengelemede zorlanmaya ve şeker, tansiyon ve kalp hastası olmaya adaysınız denilebilir. Karbonhidrat kaynağı olarak tam tahılları (köy ekmeği, bulgur pilavı gibi), baklagilleri (kuru fasulye, nohut), kabuklu yemişleri (fındık, ceviz, badem) veya yağlı tohumları (kabak çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği) kullanır ve bunları kalori dengesine dikkat ederek yeteri kadar yerseniz ciddi bir sorun yaşamayacağınızdan emin olabilirsiniz.

POSA-KİLO İLİŞKİSİ

Beslenme listenizde yer alan karbonhidratların glisemik yükünü, yani kilo yapıcı etkilerini azaltmak istiyorsanız bunun en etkili yollarından biri daha fazla lif-posa tüketmeniz. Günlük posa kazanımınız arttıkça yalnız kilo vermeniz kolaylaşmaz, kanda şeker, kolesterol, trigliserid seviyeleriniz daha kolay dengelenir. Fazla posalı beslenmenin özellikle kolon kanseri için de ciddi bir koruma sağladığı da biliniyor. Bunun nedeni posalı yiyeceklerin içindeki liflerin bağırsaklarda yağ ve şekeri emen bir sünger gibi davranması, ayrıca bağırsak duvarını kaplayarak yiyeceklerin içindeki yağ ve şekerin daha az emilmesini sağlaması. Prensip olarak posa-lif herhangi bir yemeğin glisemik yükünü azaltmanın en kolay yoludur. Kuru fasulyenin makarnadan, bulgurun pirinç pilavından daha az kilo kazanımına yol açmasının sebebi düşük glisemik indeksi ve bunun nedeni de kuru fasulye ve bulgurdaki yüksek posa içeriği. Yulaf kepeği, öğütülmüş keten tohumu eklenmiş salata veya yoğurtlar, bol salatalık eklenmiş cacık, her öğünde bol salata çeşitleri, yemeğe bol sebzeli az yağlı bir çorbayle başlamak, ara öğünlerde şeker oranı düşük meyveler ya da sebze parçaları atıştırmak günlük posa tüketiminizi arttırmanın en kolay yolları.

İNSÜLİN DİRENCİ NASIL OLUŞUYOR?

Kötü karbonhidratları (özellikle beyaz tehlike gurubunda yer alan unlu, şekerli besinleri) fazla tüketirseniz, özellikle de şekerli yiyecekleri çok abartırsanız kanınızdaki insülin seviyesi çok yükselir. Özellikle çabuk emilen şekerler için bu tehlike her zaman vardır. Kanınızda dolaşan insülin miktarı çok artınca hücreleriniz zamanla insüline direnç göstermeye, yanıt vermemeye başlar. Bu durum “insülin direnci” olarak bilinir. Bu soruna yakalananlar aynı işi yapmak için giderek daha fazla insüline ihtiyaç duyarlar. Bundan sonrası artık “uyuşturucu bağımlılığı ” gibidir. Giderek bedeniniz daha da fazla insüline ihtiyaç duymaya başlar. İnsülin seviyeniz arttıkça vücudunuz (özellikle göbek, bel, kalçanız) yağlanır, kilo alırsınız. Bu kısır döngü sürer, gider. Zamanla önce “erken diyabet ”, sonra da “şeker hastalığı ” ile sonuçlanır. İnsülin direncinin kalp hastalığına yakalanma, felç geçirme, bellek kaybı ile karşılaşma, hatta kansere yakalanma açısından da önemli riskler oluşturduğu biliniyor. Kısacası bedeniniz şekerle boğulduğunda kanınızdaki insülin seviyesi zirve yapıyor. Bu insülin banyoları bir süre sonra insülin direncine kilo kazanımına ve şeker hastalığına sebep oluyor. Bu kötü gidişi önlemenin iki temel anahtarı var.
Bir: Gereğinden çok karbonhidrat tüketmemek.
İki: Glisemik indeksi yüksek olan beyaz tehlikelerden (un, şeker, nişasta) uzak durmak!

METABOLİZMANIZI CANLANDIRMAK İÇİN TERE TOHUMU KÜRÜNÜ UYGULAYIN

metabolizma


Tere tohumu
belirli bir süre sabah aç karnına kullanıldığında başta tiroid hormonu olmak üzere genelde metabolizmayı uyarıcı bir etki gösterebilir ve metabolizmanın canlanmasına yardımcı olabilir.

Tere tohumları ,yaklaşık susam çekirdeği ebatlarında ama daha koyu parlak kırmızı renktedir. Tere tohumunu aktif troid rahatsızlığı olanların kullanmasını önermem. Ama troidi yavaş çalışan pek çok kişinin verdiğim önerilere göre bilinçli kullanıldığında daha rahat kilo verdirdiğini gözlemledim.

Tabii ki tere tohumu tek başına zayıflama için bir mucize değildir, asla öyle algılanmamalıdır. Fakat bazı durumlarda ek bir yardım sağlayabilir. Bazı firmalar tere tohumunun haplarını da piyasaya çıkarmışlar. Ancak fiyatları bana biraz yüksek geldi.

Tere tohumunun tadı şiddetli buruk acıdır.Çekirdek halinde değil de öğütülmüş olarak almak daha uygundur.

Püf noktası:

Tere tohumunu balla karıştırın.Üzerine sıcak su için

Tere tohumunu , tadı çok buruk olduğundan 1 veya 2 küçük kahve kaşığı iyi,kaliteli bir balla karıştırıp yerek daha uygun olur.Tere tohumunu sabah aç karnına yuttuktan sonra üzerine bir fincan da sıçak su içmek etkisini arttırarak emilimine yardımcı olur.

Tere tohumu ülkemizde yetişen,pahalı olmayan,doğal bir bitkidir. Tere tohumu kadar olmasa da yeşil,taze tere yapraklarının da kısmen canlandırıcı etkisi olabilir.

Önemli Uyarı:Aktif mide ülseri,kanaması,ve mide rahatsızlığı olanlara tere tohumunun buruk acı tadı daha da rahatsız edici gelebilir.Bu kişilerin tere tohumunu dikkatli kullanmasını öneririm