SAFRA KESESİ-KARACİĞER TEMİZLEME |
AHMET MARANKİ |
ENDER SARAÇ |
Son Yorumlar
KARIŞIK BAŞKA KATEGORİLER
Anne Adayının Yaptırması Gereken Testler
Gebelik takibinde uygulanan testler; gebelik öncesi ve gebelik dönemindeki testler olarak iki grupta toplanabilir.
Gebe Kalmadan Önce Yapılması İstenen Testler Nelerdir? (Gebelik öncesi testler)
Annenin ve babanın kan grupları bilinmelidir. (Anne Rh-, Baba Rh+ ise Rh uygunsuzluğu
Enfeksiyon tarama testleri.
TORCHS ( TOxoplasma, Rubella, Cytomegalovirus, Herpes, Sifilis)
Bu enfeksiyonlar gebelik sırasında geçirilirse bebekte anomaliler meydana getirebilir.
Gebelik Döneminde Yapılması İstenen Testler Nelerdir?
1- Tansiyon gebenin her takibinde ölçülmeli. Elde ve ayakta ödem varlığı muayene edilmelidir.
2- Kilo takibi (Sabah evde aç karnına)
3- Karın büyümesinin değerlendirilmesi
4- Gebelik tespiti testleri:
İdrarda ve kanda HCG hormonunun tespiti ile yapılır. Kanda; adet gecikmesini beklemeye gerek kalmadan sonuç alınır.İdrarda; gecikmeden 3 ile 10 gün arasında sonuç alınır.
5- Kan ve İdrar tetkikleri:
Kan tetkiki ile kansızlık ve kanla ilgili diğer konular, idrar tetkiki ile idrar yolları iltihabı ve diğer konular tespit edilir.
6- Ultrason ile gebelik takibi:
Gebelik haftasının ve son adet tarihini (SAT) hatırlamayan annelerde erken ultrason ölçümü ile SAT belirlenebilir. Anne karnındaki çocukta anomali tespiti, toplumda zeka geriliğiyle bilinen Down Sendromu’nun tespitine yardımcı olarak kullanılabilir. Özellikle beyin ve omur gelişim bozuklukları, çocuğun gelişim bozuklukları (Ölçümlerle gebelik haftasının uyumu) tespit edilebilir.
7- Kan uyuşmazlığı testi
8- İkili Test:
11. ve 14. haftalar arasında yapılır. Ultrasonla bebeğin ense pilisi kalınlığı belirlenir. Kanda da iki ayrı madde ölçümü ile Down Sendromu riski belirlenir.
9- Gebelik Şekeri Taraması:
24. ile 28. haftalar arasında şeker yükleme testi (50 - 100gr olarak → OGTT)
10- Karaciğer, böbrek, tiroit fonksiyonlarını gösteren testler kan alınarak yapılır. Böylece düzenli çalışıp çalışmadıkları kontrol edilir.
11- Doppler Ultrasonografi:
20. ile 24. haftalar arasında yapılır.
12- Üçlü Test:
16. ile 18. haftalar arasında yapılır. Kanda 3 hormon test edilir. Down Sendromu, Nöral Tüp Defekti gibi anomalilerin tespitini sağlar.
TESTLERİN SAĞLADIĞI YARARLAR NELERDİR?
Anne - baba adayları bu testlerden elde edilen sonuçların yardımıyla gebelikte karşılaşabilecek sorunlardan haberdar olabilirler ve erken önlem alabilirler. Her şey yolunda ise sağlıklı bir gebelik süreci geçireceklerini ya da geçirmekte olduklarını bilmelerinin rahatlığıyla doğumu beklerler.
Kan grupları tahlili → Rh uyuşmazlığı (Kan uyuşmazlığı)
İdrar tahlili → İdrar yolu iltihabı, böbrek taşı-kum tespiti, şeker tespitiyle şeker hastalığı tayini. Protein tespiti ile Preeklampsi (Gebelikte yüksek tansiyonla, idrarda protein olması. Vücutta özellikle ellerde ve yüzde şişme [ödem] ile belirti veren önemli bir hastalık) tespit edilir.
Enfeksiyon Tarama Testleri → Bebekte anomali yapabilecek hastalıkların gebelikten önce geçirilip geçirilmediği
Ultrason ile → Dış gebelik, çocuğun gelişimi, eşin durumu, düşük tehdidi
Şeker Yükleme Testi → Gebelikte şeker hastalığı var mı? Ona göre alınabilecek önlemler
GEBELİK TAKİBİ NASIL YAPILIR?
Bir gebenin, gebelik boyunca en az 4 kez izlem yapılması gereklidir. Doğru olan gebenin ayda 1 kez izlem yapılmasıdır.
Tetanoz aşısı 16. haftadan itibaren 2 doz halinde birer ay arayla yapılması gereklidir. Tetanoz aşısına gebelikten sonra da devam edilmektedir.
Bir gebe Aile Sağlığı Merkezi’ne her gelişinde kilo, tansiyon, nabız, ateş, ödem, TİT, anemi, varis, USG takip ve tetkikleri yapılır. Gebenin varsa gebelikle ilgili şikayetleri dinlenir.
12. haftadan sonra Dopplerle ÇKS dinlenimi ve karın büyümesi takip edilir. Yine 12. haftadan sonra hemogram sonucuna göre kan ilacı kullanılması istenir. Aile Sağlığı Merkezleri ücretsiz olarak gebelere Santafer Fort tablet dağıtımı yapar.
GEBELİĞE BAĞLI DEĞİŞİMLER-YASEMİN AMATO
Bu sorunların tümü üç nedenden kaynaklanır:
1. Östrojen hormonunun yükselmesi
2. Kilolarla artan vücut ağırlığı ve hareketsizlik
3. Güneş etkileri Hamilelik bilinçli bir şekilde yaşanacak olursa, bunların çoğu önlenebilir. Bir kısmı zaten doğumdan sonra geçer. Gebelik boyunca beslenme ve harekete özen gösterilmesi çok önemlidir. Böylece hem bebek daha sağlıklı olur, hem anne doğumdan sonra kolayca formuna kavuşur, hem de çatlaklar ve ödemler büyük ölçüde önlenir. Düzenli egzersiz yapın. Hareket varisleri, ayak bileklerinde ve ayaklarda su birikmesini (ödem) önler, karın kaslarını kuvvetlendirir, doğumu kolaylaştırır. Çatlaklara gelince... Karın ve göğüslerin hacmi genişlediği için deri gerilerek çatlar. Bu çatlaklar yeni oluştuğunda tedavi edilmeleri mümkündür. Özellikle mikrodermabrazyon uygulaması, hamilelik çatlaklarında çok etkilidir.
KİLO VARİSE YOL AÇAR
Hamileliğin ileri aylarında, vücut ağırlığı bacak damarları üzerindeki basıncı artırır. Bunun sonucunda hamile kadınların bazılarında varisler meydana gelir. Bu nedenle ne kadar az kilo alınırsa, o kadar iyidir. Varisler en çok baldırlarda, üst bacak bölgesinde, vajina ve anüste görülür. Doğumdan sonra kilo verilince, nispi bir düzelme olur. Neyse ki, varisleri gidermek için gayet etkili tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Hamileliğin özellikle son aylarında az veya çok herkeste ödem görülür. Önlem olarak gebelik boyunca tuzu azaltın. Gebelik süresince ödem söktüren ilaçlar kullanmayın. Bu tür ilaçlar vücut sıvısının atılmasına yol açar ve bebek için tehlike yaratır. Ayaklarınız şişiyorsa, her fırsatta biraz yükseğe kaldırıp uzatın. Uyurken, altına yastık koyun. Gebelikteki ödemler, doğumdan sonra kaybolur.
LEKELERİN ÇOĞU GEÇİCİDİR
Gebelik sırasında ciltte çeşitli lekeler oluşabilir. Bunların çoğu östrojen seviyesinin yükselmesine bağlıdır. Bu lekeler doğumdan sonraki ilk yıl içinde kaybolur. Ancak güneş bu lekeleri pekiştirir. Bu nedenle hamilelik boyunca cildin güneşten korunması gerekir. Gördüğünüz gibi; doğru beslenip, doktorunuzun tavsiye ettiği egzersizleri yaparsanız ve fazla kilo almazsanız, güneşten de korunursanız gebelikten korkmanıza gerek yok. Hormonal değişikliklerin yol açtığı tüm sorunlar ve lekeler, doğumdan sonra geçer. Bebeğinizi emzirirken, karın kaslarınız toparlanır. Kalıcı lekeler sadece güneşten kaynaklanır. Vücudun deformasyonu ise fazla kiloların ve hareketsizliğin eserleridir. Doğurmak, yeniden doğmak gibidir.
Doğumdan Sonra Beslenme Alışkanlıkları ve Doğru Beslenme
Çünkü saatler süren doğum eylemi sonrası dünyaya gelen bebek yorgundur ve acıkmıştır.
Loğusalık döneminde sütün bol bir şekilde gelmesi için annenin yapması gereken iki konu vardır: Bebeğini sık sık emzirmek ve bol miktarda sıvı tüketmek. Sütün bol ve uzun süreli gelebilmesi için bebek her istedikçe ve de sık sık emzirilmelidir.
Bebekler doğduklarında hayatlarının ilk 4 gününde kendilerine yetecek kadar vücutlarında yedek su ile birlikte doğarlar. Bu nedenle anne sütü bollaşana kadar dışardan su veya diğer içeceklerin verilmesine gerek yoktur. Anne sütü ile beslenen bebeklerde alerjik hastalıklar çok daha az görülür.
İlk 4 ay içerisinde bebeklere anne sütü dışında su dahil hiçbir ek gıda verilmemelidir. Bebeklerini emziren kadınlarda ileri yaşlarda göğüs kanseri görülme riski azaldığı tesbit edilmiştir. Bebekler barsaklarında mekonyum adı verilen koyu kıvamlı yapışkan bir madde ile doğarlar. Anne sütü mekonyumun barsaklardan atılmasını kolaylaştırır.
Erken Gebelik Sorunları ve Öneriler
Genç yaştaki anne adayları doktor kontrolünde vitamin alarak hamileliklerine devam edebilirler. İyi bir bakım ve beslenme çocuğun sağlıklı gelişimini sağlar.
Erken yaşta hamile kalan veya doğum yapan kadınlar, 20–29 yaş arasındaki kadınlarla karşılaştırıldığında, hamilelik dönemde yaşanan komplikasyonlarda ve anne ölümlerinde bir artış olduğu görülür.
Anne adayının yetersiz beslenmesi, bundan dolayı aneminin ortaya çıkması, düşük, erken doğum, hamilelikte hipertansiyon ve sezaryenle doğum yine erken yaşta hamileliğin neden olabileceği rahatsızlıklar arasında yer alır.
Yapılan araştırmalar bebek ölümlerinin 15 yaş altı annelerde, 20 yaş altındaki kadınlara göre çok daha yüksek olduğunu gösterdi. Ayrıca erken yaşta hamile kalan kadınların bebeklerinde gelişim geriliği ve erken doğum riski çok daha yüksek.
Düzenli olarak folik asit alın. Sağlık taraması yapın kontrolleri aksatmayın. İlaç kullanmayın, röntgen çektirmeyin. Fazla kilolarınızdan kurtulun. Sigara ve alkolden uzak durun. Doğal besinlere yönelin.
Hamilelik döneminde dengeli bir beslenme alışkanlığı edindiğinizde, sıvıyı bol miktarda aldığınızda, doktorunuzun verdiği demir içerikli preparatları düzenli olarak aldığınızda, normal sınırlar içinde kilo almak, sağlıklı bir hamilelik dönemi geçirmek, sağlıklı bir bebek doğurmak işten bile değildir.
Anne Olmak İstiyorum-Derin KÖSEBAY
Cevap : Anlaşıldığı kadarıyla gebe kalmanızı engelleyen önemli bir bozukluk yok gibi... Yumurtlamada zayıflık ne anlama geliyor tam anlamadım ama
yaşınız 30'un altında ise bir başka doktorun da görüşünü almanızı önereceğim. Yaşınız 30'u geçiyorsa bu öneriyi daha şiddetle yapıyorum. Hele 35'e yaklaşıyorsa en kısa zamanda bir tüp bebek merkezine müracaat etmenizi tavsiye ediyorum.
Eşim bebek için tedavi görüyor, kanallarından biri tıkalıymış-Derin KÖSEBAY
CEVAP
Eşinizin kanallarından birinin kapalı olması başka bir deyişle bir kanalın (Tubanın) açık olması gebelik için yeterlidir. Yeter ki diğer tuba normal olsun, siz ve eşinizin bebek olmasını engelleyecek başka bir problemi olmasın. Tek tuba açıkken diğerini de ameliyatla açmaya çalışmanın bence gereği yok. Yalnız diğer tubada da yapışıklıklar veya ufak problemler varsa belki onları düzeltmeye gerek duyulabilir. Her iki tubası kapalı olanlarda eski yıllarda tubaları açmak için ameliyat yapılırdı (Tuba plasti operasyonu). Günümüzde tüp bebek uygulamaları hem daha basit hem daha kısa sürede yapılabiliyor hem de başarı şansı daha yüksek.
Rahimde yara varmış, çocuğum bu yüzden mi olmuyor-Derin KÖSEBAY
CEVAP
Siz gerekeni yapmışsınız. Doktorunuz "Enfeksiyon var" demiş ve herhalde tedavisini de yapıyordur. Rahim ağzındaki yara tedavi edilebilir. Ayrıca rahim ağzındaki yara denen şeylerin gebeliği çok şiddetle etkileyeceğini zannetmiyorum. Eşinizde ve sizde diğer araştırmalar da yapılacaktır ve gebe kalmanızı önleyen neyse tedavi edilince gebelik de olacaktır. Acele ve telaş etmenize bence gerek yok. Sevgiler.
ÇOCUĞUMA DA HEPATİT B BULAŞIR MI?
CEVAP: Prof.Dr. Derin KÖSEBAY, Sevgili okuyucumuz, Hepatit B taşıyıcıysanız doğacak bebeğe bu hastalığın geçme olasılığı çok yüksek. Normalde yeni doğanlara doğumdan 7 gün sonra yapılan Hepatit B aşısından önce (İlk 24 saatte) Hepatit B immun serumu da verilir. Bebek bu şekilde korunmuş olur.
NEDEN GEBE KALAMIYORUM-Derin KÖSEBAY
Genç kızlarda adetlerin ilk dönemlerde düzensiz olması normaldir, zamanla her şey yoluna girer. 40’lı yaşlarda da pek çok kadın adet düzensizliği yaşar. Bu strese, mevsim değişikliklerine, hormonal sorunlara bağlı olabilir ama yine de nedenini araştırmak gerekir.
NEDEN GEBE KALAMIYORUM?
27 yaşındayım ve 2 sene önce evlendim. Evlenmeden 2.5 sene önce prolaktin hormonu tedavisi gördüm ve tedavinin bittiğini, hormonlarımın düzene girdiğini söyleyerek ilaçlarımı kestiler. Eşimle 2 senedir korunmasız ve haftada en az 3 defa beraber olmamıza rağmen hâlâ hamile kalamadım. Doktora gitmeden önce sizin düşüncelerinizi almak istedim.
CEVAP: Prof.Dr. Derin KÖSEBAY, Prolaktin hormonunun yüksek değerlerde olması yumurtlamayı durdurur ve dolayısı ile gebe kalmaya engel olur. Fakat bu sorun tedavi edildi ise ve aradan da 2 sene gibi uzun bir süre geçti ise neden gebelik olmuyor. Bunun incelenmesi lazım. Prolaktin hormonundan başlayarak hormon testleriniz yapılması, yumurtlama tayini (USG ile) yapılması, rahim filminin çekilmesi ve eşinizin sperm muayenesinin yapılması gerekiyor. Bunlar yapıldıktan sonra neden gebe kalamadığınız muhtemelen anlaşılacak ve gerek tedavi ile istediğiniz gebelik olacaktır. Sevgiler.
KÜRTAJ HAMİLE KALMAYI ZORLAŞTIRABİLİR
İstenmeyen gebelikler ya da düşükler sonucu yapılan kürtajda bazen sorunlar çıkabilir, enfeksiyon oluşabilir Enfeksiyon rahmin alt kısmında ya da karın içine kolayca yayılabilir. Bu yüzden kadının hamile kalması zorlaşabilir. Prof.Dr. Derin KÖSEBAY
Kürtajdan iltihap kapmışım, hamile kalamıyorum
21 yaşındayım, 9 aylık evliyim. Bebeğimi 11 haftalıkken kaybettim, kürtaj oldum. Kürtajdan 1 ay sonra doktora kontrole gittiğimde iltihap kaptığım söylendi. Aradan 6 ay geçti ama hamile kalamadım. Sizce bu durum iltihaplanmadan mı kaynaklanıyor? Şu aralar yine iltihap tekrarladı, ilaç kullanıyorum. Hamile kalmak için beklemem gerekiyor mu?
Prof.Dr. Derin KÖSEBAY : Düşük sonrası yapılan kürtajların en önemli komplikasyonlarından biri enfeksiyonun oluşmasıdır. Enfeksiyon kolaylıkla rahimin yukarı bölümlerine ve hatta karnın içine kadar yayılabilir (Peritonite neden olabilir). Böyle büyük bir enfeksiyon rahim içinde ve karın boşluğunda da (Bağırsaklarla rahim ve yumurtalıklar arasında) yapışıklıklara neden olabilir. Sonuçta spermin yumurtaya ulaşımı engellenerek gebelik mümkün olamaz. Ayrıca rahim içinde meydana gelebilecek düzensizlikler ve bozukluklar döllenmiş yumurtanın gelip rahim içine yerleşmesini engelleyerek yine gebeliğin olmamasına neden olur. Sonuçta sizin doktora başvurup muayene olmanız, gerekli incelemeleri yaptırmanız ve belki de rahim filmi çektirmeniz gerekiyor.
Neden düşük yapıyorum-Derin KÖSEBAY
32 yaşında bir kadınım, 4 yıllık evliyim. 2 aylık düşük yaptım. Bir süre sonra tekrar 1.5 aylıkken düşük daha yaptım. Bunun nedenleri ne olabilir?
CEVAP: Düşük nedenlerini sıralarsak sayısı oldukça fazla. Erkekle ilgili olarak spermin kusurları olabilir, genetik bozukluklar olabilir. Sizde hormonal nedenler, rahmin yapısal bozuklukları, geçirilmiş veya halen mevcut olan bazı enfeksiyon, metabolizma hastalıkları gibi pek çok nedene bağlı düşükler görülebilir. Yeni bir gebeliğe başlamadan önce mutlaka bunların araştırılması gerekiyor.
DOĞUM ŞEKLİ NASIL OLMALI-Derin KÖSEBAY Derin KÖSEBAY
Suda doğum yapmak daha mı rahat?
32 yaşında, 24 haftalık hamile bir kadınım. Hamileliğimle ilgili bir sorunum yok, her şey normal gidiyor. Merak ettiğim konu şu: Çevredekiler suda doğumu önerdiler. Daha rahat olacağını söylüyorlar. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
CEVAP: Sevgili okuyucumuz, çevrenizde suda doğum yapan kaç dostunuz var, bilmiyorum. Ama ben yıllar önce hastamdan böyle bir teklif aldım. “Beni suda doğurt” dedi. Amerikalı bir kadındı. Ben de herkes gibi normal şekilde bir doğum yaptırabileceğimi söyledim. Hastanın Amerika’ya gittiğini biliyorum. Şimdi gelelim suda doğuma: Ben bunun bir fantezi olduğunu, ağrısız doğum yöntemlerinden bir üstünlüğü olmadığını sanmıyorum ama dostlar arasında suda doğumu anlatmak herhalde enteresan olmalı. Bence fark sadece bu. Gebeliği takip eden doktora güveniyorsanız, hem kendi hem de bebeğinizin sağlığını ona emanet ediyorsanız, doğum şekline de karar vermesinde onun tavsiyeleri ve önerilerini kesinlikle dikkat edin.
RISKLI HAMILELIK-GEBELIK-Derin KÖSEBAY
Gebeyim, yüksek risk çıktı. Aminosentez yaptırdım. Size 3 taramanın sonucunu yolluyorum. Beni bu konuda aydınlatır mısınız? Çocuğum zihinsel engelli olabilir mi?
CEVAP Prof.Dr. Derin KÖSEBAY - Riskli gebelik veya bebeğe ait anomali riski sadece bu sonuçla değerlendirilemez. Sizin perinatolog bir kadın doğum hekimine muayene olmanız gerekir. Yaşınız, bugüne kadarki gebelikleriniz, aile öykünüz ve o doktorun yapacağı detaylı ultrason muayeneniz sonucunda risk belirlemesi yapılacak. Eğer bebek için yüksek risk saptanırsa (Bu yaptırdığınız test de göz önünde bulundurularak) Amniosentez (Bebeğin içinde bulunduğu sıvıdan örnek alıp kromozom araştırması yapılması) kararı verilecektir.
Gebelik Döneminde faydalı Besinlerin Önemi
Eğer bu şekilde dengeli beslenmeye dikkat ederseniz normal sınırlar içinde kilo almak, sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek, sağlıklı bir bebek doğurmak ve doğum sonrası formunuzu korumak için beslenmeyle ilgili size düşenleri tümüyle yerine getiriyorsunuz demektir.
Gebelikte beslenme, anne adaylarının üzerinde önemle durmaları gereken bir konudur. Sağlıklı ve kaliteli bir gebelik dönemi geçirmek, gebeliğe özgü belirtileri yaşamamak ya da daha az yaşamak, bebeğinizin potansiyeli olan kiloya ulaşmasını ve dünyaya yeterli besin depolarını oluşturmuş olarak gelmesini sağlamak, rahat bir lohusalık dönemi geçirmek, lohusalıkta bebeğinize vereceğiniz sütünüzün kaliteli olmasını sağlamak için gebelik öncesinden gelen beslenme alışkanlıklarınızı gebelikte tekrar gözden geçirmeniz önemlidir. Gebelik döneminde beslenme konusunda atacağınız her olumlu adım mutlaka hem size hem de bebeğinize yararlı olacaktır.
Son aylarınızda olsanız bile beslenme konusunda yapacağınız iyileştirmeler en azından doğacak bebeğinizin doğum sonrası ilk altı aylık dönemde ihtiyacı olan demir ve vitamin depolarını oluşturmasını sağlar.Gebelik dönemi; günlük kalori, alınması gerekli sıvı, protein, vitamin, mineraller, temel ve eser elementlerin ihtiyacının arttığı bir dönemdir. Bu artmış olan ihtiyacı karşılamak için vücudunuz size çoğu durumda yol gösterecek ve açlık-tokluk merkezlerinin gebeliğe uyum sağlamak amacıyla değişen işlevleri sayesinde bu ihtiyaçlarınızı karşılamış olacaksınız.
Gebelikte önerdiğimiz beslenme şekli, tüm temel besin maddelerinden herbirinin yeterince ve düzenli olarak alınması şeklindedir. Temel besin madddelerinin şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar hariç her birinden hergün belli miktarlarda mutlaka alınmalıdır. Şekerler ve yağ miktarı yüksek gıdalar (yağların temel besin maddeleri içinde önemleri büyüktür, burada kastedilen aşırı “yağlı” yiyeceklerdir) ise besleyici özellikleri düşük ve kalorileri yüksek olan gıdalardır ve size ve bebeğinize yararları yoktur.
BOŞ GEBELİK NEDİR-Osman MÜFTÜOĞLU
Boş kese, erken gebelik kayıplarının sık görülen sebeplerinden biridir. Döllenmiş yumurtanın plasentayı ve zarları oluşturup, embriyoyu oluşturmaması sonucu, ultrasonda içinde embriyo olmayan bir su kesesi görülür.
Boş kesenin sebebi çoğunlukla döllenmiş yumurtanın kromozomal anormallikleridir. Boş kesede gebelik testi pozitiftir, bunun sebebi plasentanın gebelik hormonu üretmesidir. Aynı zamanda göğüslerde gerginlik, halsizlik gibi gebelik belirtileri de oluşur. Ancak daha sonra plasenta faaliyeti de durunca bu belirtiler kaybolur ve hafif karın ağrısı ve kanama da başlayabilir.
Boş kese düşükle sonuçlanır, bazen düşmeden önce haftalarca bekleyebilir.
HAMİLELİK KİLOLARI NEDEN ZOR VERİLİR?-Osman MÜFTÜOĞLU
Bu durumun abartılı olması da mümkün. Hamileliğinin sonunda aldığı kilolar 30’u geçenler bile oluyor. İşin kötü yanı hamilelikte alınan bu kilolar kolay kolay verilemiyor. Bu durumun bedensel, ruhsal, hatta sağlık sorunlarıyla ilişkili nedenleri var…
HİPOTİROİDİYE DİKKAT!
Bunlardan biri (belki de birincisi) tiroid yetmezliği, yani hipotiroididir. Hamilelik ve sonrasında tiroid bezi iltihaplarına yakalanma sıklığı artıyor. Diğer taraftan hamilelik ve sonrasında karşılaşılan tiroiditler çoğu zaman ağrı, yutma güçlüğü, ateş, vs gibi belirtilere de yol açmıyor. Bu nedenle de zaten tıp literatüründe “sessiz tiroidit” adıyla tanımlanıyor.
Hamilelik sürecinde tiroidit sorununun sıklaşmasının birden çok sebebi var. Bunların en başında da hamileliğin yaptığı bedensel ve ruhsal fırtınalar geliyor. Hamilelik kadın vücudunda çok önemli metabolik, ruhsal, hormonal ve bağışıksal değişikliklere yol açıyor. Kadınlarda zaten hassas olan bağışıklık sistemi eğer bu fırtınalara direnemezse “otoimmün tiroidit” olarak bilinen tiroid bezi zararlanmaları ortaya çıkıyor. Bu zararlanmalar tiroid bezinin hormon üretimini aksattığından yavaş seyreden, sinsi, sessiz ve derinden giden, bu nedenle de gözden kolayca kaçan tiroiditlerle hamilelik ve doğum sonrası dönemde daha sık karşılaşılıyor. İşte bu nedenle doğum sonrası kilolarını vermekte zorlanan hamilelerde tiroid fonksiyonlarını dikkatle araştırmak gerekiyor.
DEPRESYON VE DİYABET DE ÖNEMLİ
Hamilelik sonrasında bazı kadınların yaşadığı depresyon sorunu da kilo almanın bir başka nedeni olarak gösteriliyor. Hamilelik sonrası depresyon bazen hipotiroidi ile birlikte de olabiliyor. Ayrıca gizli diyabeti olan annelerde hamilelik diyabeti ortaya çıkabiliyor. Bu durumda da kilo dengesini korumak problem haline gelebiliyor.
VE DİĞERLERİ
Doğum sonrası annenin üstlendiği ikinci ve çok önemli bir görev de çocuğu emzirmektir. Bebeği besleme telaşı çoğu annede gereğinden fazla yiyip içmeye, daha çok süt üretebilmek için daha yüksek kalorili besinler tüketmeye neden oluyor. Yüksek kalori alımının doğal sonucu olarak da kilo alımı çoğu zaman hamilelik sonrasında da devam ediyor. Bu duruma annenin bebek bakımı nedeniyle uykusuz geçirdiği geceler, aktivite ve egzersiz imkânlarının sınırlanması gibi nedenler de eklenince kilo sorunu yaşamak doğal hale geliyor.
Ne yapmalı
Kanaatimce hamilelik veya emzirme döneminde alınan birkaç kiloyu çok önemsememek lazım. Özellikle sağlıklı bir hamileyseniz ya da emziren bir anneyseniz birkaç kiloluk fazlalıkları dert etmemenizde yarar var. Eğer sorunun bir sağlık problemi haline dönüştüğünü, özellikle hamilelik sonrasında sahip olduğunuz kilonun hamileliğin başındaki kilonuzdan yüzde 10-15’den daha fazla olduğunu belirlerseniz önlem almanız zorunludur.
Hamilelik kilolarının çözülmesi altta yatan sağlık sorunlarının çözümlenmesini de gerektirdiği için basit diyet önlemleriyle pek sonuç alınamaz. Bu nedenle çoğu annede ciddi bir tıbbi değerlendirme de gerekir.
Hap kullanırken gebe kalınması sorun yaratır mı?-Osman MÜFTÜOĞLU
Doğum kontrol hapları kullanırken gebelik olursa ve bu gebeliğin devamı istenirse büyük bir endişe duyulmaması gerekir. Gebelik başlangıcında kullanılan doğum kontrol hapları ACOG (American College of Obstetricians and Gynecologists)’a göre doğumda anormalliklere neden olmamaktadır.
Bununla beraber, 2009’da yapılan bir araştırma gebelik sırasında hapların kullanılması ile erken doğum ve düşük tartılı bebek oluşması arasında bir ilişki bulunduğunu gösterir. Önlem olarak, gebe kalındığı fark edilir edilmez doğum kontrol hapları bırakılmalı ve doktorunuzla bu durumu paylaşarak riskler konusunda bilgi almalısınız.
Kilo kaybı
Kilo kaybı genellikle son 6 ila 12 ay içinde vücut ağırlığının yüzde 5’inden fazlasının azalması şeklinde ifade edilmektedir. Kilo kayıplarında vücudun kas ve yağ kütlesinde düşme olmaktadır. Vücut ağırlığında azalmanın çeşitli nedenleri olabilir. Tiroid bezinin hızlı çalışması, kontrolsüz diyabet, emilim bozuklukları ve aşırı egzersiz gibi durumlarda artmış iştaha rağmen kilo kaybı görülür.
Besin maddesi alımında azalma, kronik hastalıklar, kalp ve akciğer hastalıkları, yutma güçlüğü, kusma ve karın ağrısı gibi mide-barsak rahatsızlıklarına bağlı sindirim bozuklukları, psikiyatrik hastalıklar (depresyon), ağır enfeksiyonlar, kanserler, AIDS, sinir sistemi bozuklukları, bazı ilaçlar (uyarıcılar, kanser ve tiroid ilaçları, müshiller), yeni protezler, diş kayıpları, çiğneme güçlüğü oluşturan durumlar, ağız içindeki yaralar kilo kaybının nedenleri arasında sayılabilir.
Kilo kayıpları yorgunluğun başlıca nedeni olabileceği için dikkatle araştırılması gerekmektedir. Hikâye ve fizik muayenenin ardından başlangıç testleri olarak kan sayımı, elektrolitler, kan şekeri, kalsiyum, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, TSH, HIV testi, sedimantasyon, CRP bakılmalı ve akciğer filmi çekilmelidir.
Yaptığınız yanınıza kâr kalsın
Klinikte sıkça karşılaştığım sorulardan biri de “Benim için ideal egzersiz hangisidir?” oluyor. Genellikle verdiğim yanıt hep aynı: “Yapabileceğiniz fiziksel aktivite size uygundur.” Elbette bu tümcenin açılımı da var. Yaş, cinsiyet, kilo, taşıyıcı sistemi ilgilendiren sağlık sorunları gibi farklılık yaratacak durumları göz önünde bulundurarak, bir egzersiz uzmanından da destek alarak bir program oluşturmak gerekiyor.
İnsanları, fiziksel aktivite yapmaktan soğutan iki önemli neden var: Sıkılma ya da bıkma ve sakatlanma. O nedenle bir uzmanın rehberliğinde, doktorunun kontrolü altında aktivite yapan kişilerde sakatlanma riski en aza indirgeniyor. Aynı zamanda aktivite uzmanı tarafından değişik önerilerle zenginleştirilen programı bıkmasını engelliyor.
Fiziksel aktivite yapmak, kalori harcama fırsatı yaratmaktır. Aerobik egzersizler yaparak direnç egzersizleriyle olduğundan daha fazla enerji harcarsınız. Direnç egzersizleriyle yeterince kalori yakılamadığından, kayda değer bir kilo kaybı sağlayamazsınız. Bundan, direnç egzersizlerinin beden sağlığı için gerekli olmadığı anlamını çıkarmamalısınız. Ancak daha fazla kalori yakmak istediğinizde tercihiniz kardiovasküler egzersizlerden yana olsun. Zaman zaman yoğunluğunu da zamanını da değiştirerek uygulayın. Vücudunuz ezberine alamadığı böyle bir etkinlik sayesinde daha fazla enerji harcar.
İleri ve orta şiddette egzersizleri, aynı egzersiz ortamında ya da dönüşümlü olarak, farklı günlerde yapmak daha yararlıdır. Buna “aerobic base-building” deniyor. Aynı gün, farklı aktiviteleri, ardı ardına yapmak da bir başka çözüm olabilir. Bu yöntemin adı da: “cross-training”. Bu değişiklik, yalnızca sıkılmamanızı sağlamakla kalmaz, değişik kas gruplarını çalıştırarak daha geniş etki sağlar.
Ayrıca, hep aynı eklemlere yük binmediğinden sakatlanma riskiniz de azalır. Fizik aktivite, puzzle’ın yalnızca bir parçasıdır. Dengeli bir beslenme planı oturtmadan kilo yönetimi sağlanamaz.
Turp, lahana, şalgam
Her pazarda kolayca bulabileceğiniz ucuz sebzelerin başında turpgiller geliyor. Bu sebze ailesinin en önemli üyeleri ise turp, lahana, karnabahar ve şalgam. Bu gruba siyah pancarı da dâhil edebilirsiniz.
Bu gruptaki sebzelerin hepsi mükemmel birer toksin temizleyici. Özellikle kansere yol açabilen zararlı ve toksik maddelerden vücudu temizlemekte ve hatta bu tür kanserojenlerin hücrelere verdiği zararı önlemede faydalı olabilecek onlarca madde içeren doğal besinler bunlar.
Ayrıca bu gruptaki yiyeceklerin bağışıklık sistemini güçlendikleri de biliniyor. Turpgillerde bol miktarda bulunan C, E vitaminleri ve beta karoten mükemmel antioksidanlar. Bu besinler ayrıca güçlü birer kalsiyum kaynağı. Turpgillerin içinde bulunan indol-3-kalbinol ve benzeri maddeler kansere karşı korunmada mükemmel faydalar sağlıyor. Bu ucuz ama etkili ve lezzetli sağlık koruyucularında daha sık faydalanmanızı tavsiye ederim.
Çocuklarda ve Gençlerde İştahsızlık - Anoreksi
İştahsızlık belirtileri:
Tutarsız, sürekli değişen vücut ağırlığı
Yemek reddetme
En az 3 kez adet görmeme
Zayıflık
Hassaslaşan cilt
Nefes darlığı ve saplantılar.
Tıbbi riskler şunlardır:
Mineral kaybı
düşük vücut ısısı
düzensiz kalp atışları
kemik erimesi
osteoporoz
bulimia nervoza.
Hamilelerde anoreksi tehlikeli bir durumdur. Bebeğin alması gereken besinleri alamayan bir anne, bebeğinin sağlığını da tehlikeye atmış olur. Düşüklere, sağlık sorunlarına ve ölüme bile yol açabilir. Zayıf kemik yapısı gelişir ve kemik bozuklukları da görülebilir. Özel bakım ve vitamin almaları gerekir. Doğum öncesi düzenli kontroller yapılmalıdır. Egzersiz de yapılabilir.
Bulimia ile arasındaki fark, bulimia, yediğini kusma hastalığıdır, Anoreksi ise yememe hastalığıdır.
Psikolojik olarak gelişebilen bu hastalık, 70 yaş ve üzerindeki yaşlılarda da sık görülmektedir.
Doğum Sonrası Anne Takibi
“Yüksek riskli gebelik takibi” sırasında hastayı tek bir hekimin izlemesi mümkün değil. Bu, farklı branşlardan hekimlerin ortak bilgi ve deneyimleriyle yürütülebilen bir izleme şekli. Ekipte kadın doğum uzmanının dışında, dahiliye uzmanı, endokrinoloji uzmanı, diyetisyen, fizik tedavi ve göz doktoru da bulunuyor.
Yüksek riskli gebelik ne zaman söz konusu?
* Eğer anne 18 yaşın altındaysa, 35 yaş üstündeyse,
* Annenin sistemik hastalıkları varsa
* Annede tansiyon, guatr, şeker, kalp, kolajen doku hastalıkları, damar ve diğer yapıları tutan hastalıkları varsa
* Anne çok zayıfsa ya da çok şişmansa: Bunu değerlendirirken “Vücut Kitle İndeksi(VKİ)”nden faydalanıyor. Eğer anne çok zayıfsa ya da obez ise, gebelik riskli olabilir. Zayıf anne karşımıza gelince gıda alım yetersizliği oluyor; bu gebeyi de etkiliyor, ayrıca çok zayıf kişilerde erken doğum riski daha fazla görülebiliyor. Şişmanlık ise en büyük sorunlardan biri. Şişman bir anne adayı, gebelikte de kilo alıyor ve tansiyon, kalp, şeker hastalıklarıyla karşılaşılabiliyor. Ayrıca şişman kişilerde “derin ven trombozu” denilen pıhtılaşma eğilimi fazla olduğu için, doğum güçleşiyor, normal doğum azalıyor, sezaryen olasılığı artıyor. Bebekte de kilo sorun oluyor; 4 kilonun üzerinde bebekler doğabiliyor. Damarsal yapıları tutan bir hastalık da eşlik ederse gelişme kısıtlaması görülüyor.
* Ailede akrabalık ilişkisi varsa: Aile fertlerinde kalıtsal anomaliler varsa taşıyıcılık riski artıyor. Bunun dışında akrabalık evliliği varsa nadir görülen kan hastalıkları, doğumsal anomaliler olabiliyor. Bu durumda, genetik hastalık olup olmadığını sorgulanıyor; tansiyonu dahil tüm sistemik muayenesi yapılıyor.
* Daha önceki gebeliklerde riskli durumlar yaşanmışsa: Annenin daha önceki gebeliğindeki durumlar da belirleyici olabiliyor. Gebeliğe bağlı tansiyon, şeker hastalığı olduysa tekrarlama ihtimali de artıyor. Preeklempsi (hamileliğin anormal seyrettiği bir durum) varsa kişinin sonraki gebeliklerinde bu durumun görülme riski 7-8 kat artıyor. Tekrarlayan düşük, tansiyon, erken doğum riski olan kişilerde kazanılmış kalıtsal hastalıklardan biri olan trombofiliye bakmak gerekiyor. Bu noktada gebelik boyunca kanı sulandırıcı ilaçlara başlanması gerekiyor.
* Anne ilaç kullanıyorsa; Kullanılan ilaçlar da riski gebelik yapıyor. Gebeliğin bir döneminde antibiyotik kullandıysa, psikiyatrik hastalığı nedeniyle zorunlu olarak kullandığı ilaçlar varsa bebeğe zarar vermeyecek olan ilaçlarla tedavinin sürdürülmesi önem taşıyor.
Yüksek Riskler Bebek Sağlığını Etkiliyor
Yüksek riskli gebelik olsun ya da olmasın tüm gebeliklerin izlenmesinin önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Özlem Pata, “Riskli değil diye düşünürsünüz ama karşınıza ani problemler çıkar. Biz bu nedenle anne adaylarını 28. haftaya kadar izlemek isteriz. Daha sonra da takiplerimize devam ederiz. Eğer tansiyon sorununu kontrol altına alamadıysak hastanede izleriz” diyor. Yüksek riskli gebeliklerin sonunda prematüre bebek doğacağına ilişkin görüşün her zaman doğru olmadığını belirten Dr. Pata, ayrıntılı takipler sayesinde hem doğumsal anomalileri hem de erken doğumları azaltmayı amaçladıklarını söylüyor.
Gebeliğinizi Mutlaka Planlayın
Kadınlara gebeliklerini planlı bir şekilde gerçekleştirmelerini, bu nedenle önce bir hekime danışarak var olan risklerini öğrenmelerini tavsiye eden Doç. Dr. Özlem Pata, “Kadınlara gebelik istiyorlarsa gebe kalmadan 3-4 ay öncesinden kadın doğum hekimlerine danışmalarını öneriyoruz. Alınacak ilaçların takibi, risklerin incelenmesi, ailedeki hastalıklar, süregelen hastalıkların bilinmesi çok önemli. Bazı kadınlar çok bilinçli bu konuda. Ancak hepsi için aynı şeyi söyleyemeyiz. Örneğin şeker hastalığı olanların açlık kan şekerinin en iyi olduğu dönemde gebe kalmasını istiyoruz. Aksi takdirde, bebekteki anomali riski artıyor” diyor.
Doğum Sonrası Anne Takibi
Annelerin izlenmesi doğum sonrası süreçte de devam ediyor. Doğum sonrası 5-7’inci günde, bebek normal doğum yöntemi ve sezaryenle doğmuş olsa da izleniyor. Enfeksiyon, kanama yönünden inceleniyor, annelere meme bakımı gibi konularda bilgiler veriliyor. 40 gün ya da iki ay sonra tekrar anneler görüşmeye çağırılıyor. Smear testi yapılıyor, şeker hastalığı varsa şeker yüklemesi yapılıyor, korunma yöntemleri konusunda bilgi veriliyor. Söz konusu olan obez bir anne adayıysa şeker yüklemesi erken isteniyor. Haftada 3 gün spor yapması öneriliyor. Normal kilolu annelerden gebeliği 9-10 kilo alarak bitirmeleri isterken, obez anneler sadece 4 kiloyla bitirmeleri gerektiği söyleniyor. Obez annelerin şişman bebek dünyaya getirecekleri düşüncesi vardır; ancak bu her zaman doğru değildir. Çok küçük bebek de dünyaya getirebilirler. Bebek iri olduğunda, bebeğin başının kanala girmesi zor olabiliyor, normal doğum güçleşiyor. Bu nedenle sezaryen yöntemiyle doğum tercih ediliyor.
Doğum Sonrası Yoga (Postnatal Yoga) - Anne ve Bebek Yogası
Doğuma Hazırlık
Doğum dalgalarıyla nasıl başedebilirim?
* Eşim ve yakınlarım bana doğumda nasıl yardımcı olabilir?
* Doğumun başladığını nasıl anlarım?
* Nefes çalışmalarıyla bedenimi doğuma nasıl hazırlayabilirim?
* Kendim için en iyi doğum ortamını yaratırken sağlık personelinden nasıl destek alabilirim?
* Eşim doğum koçluğu yapmak isterse neleri bilmesi gerekiyor?
* Hastanede bizi neler bekler?
* Ya sezaryen olmam gerekirse?
* Lohusalıkta kendime en iyi nasıl bakarım?
* Emzirme konusunda neler bilmem gerekiyor?
* İlk günler ve aylarda bebek bakımı nasıl olacak?
Bebek yogası, içerdiği akıcı pozlar, kucaklama, birlikte hareket etme, dokunma, ses ve derin gevşeme ile bebeklere nitelikli bir fiziksel uyarım sunar. Anne ve bebek arasında, bebeğin büyümesiyle gelişen huzurlu, canlı ve mutlu bir iletişim kurulmasını destekler. Bebeğin algılayabileceği ve bütünleşebileceği bir hızda yapılan çalışma sindirim ve sinir sistemi dahil olmak üzere bedenin bütün sistemlerini destekler, ders sırasındaki fiziksel aktivite derin ve huzurlu bir uykuya yardımcı olur.
Hamile ve Bebek Masajı
Hamilelik dönemi boyunca kendisi ve bebeğinin bakımı ile ilgilenen anne adayı, bebeğinin dünyaya gelmesi ile çok daha yoğun ve özen isteyen bir döneme adım atmış olur. Doğum Sonrası Yoga uygulaması ’bekleyen anne’ olmaktan ’anne’ olmaya dengeli bir geçiş sağlamaya yardımcı olur. Annenin fiziksel olarak güçlenmesini sağlarken doğum sonrasında vücudun hizalanmasına ve dengeye gelmesine destek verir. Bunların yanı sıra uykusuzlukla gelen yorgunluk ve hormonlar sebebiyle oluşan duygusal gelgitler için bire birdir. En az bunlar kadar önemli bir diğer konu da, yeni annelerin bir araya gelerek deneyimlerini paylaşabilecekleri bir topluluğun oluşmasıdır
Bağlantılar
Sitede Arama Yap
İBRAHİM SARAÇOĞLU |
Blog Arşivi
-
▼
2010
(507)
-
▼
Temmuz
(40)
-
▼
Tem 11
(20)
- Tansiyon Hastalarına Sıcak Uyarısı
- Havuzlar Hasta Ediyor
- Sıcak, Tahammül Gücünü Zayıflatıyor
- Lens İle Havuza Girmeyin
- Güneş Kremiyle İlgili Çarpıcı Gerçek
- Cilt Kanserinde Aşı Umudu
- Çocukları Yaz Hastalıklarından Koruyun
- Tükenmişlik Sendromu
- Botoks mu Yaptırmalı, Dolgu mu
- Sıcaktan Soğuğa Ani Geçiş Yapmayın
- Depresyon Bunama Riskini Artırıyor
- Yaz Olunca Midenize Ne Oluyor?
- Anne Adayının Yaptırması Gereken Testler
- Vejetaryen Diyet Depresyona İyi Geliyor
- Kanser Karşısında Erkekler Daha Vefasız
- Şeker Stresi Azaltıyor
- Bilgisayarlar, Çocuklar İçin Büyük Tehlike
- Çocuk Egzamasında Astım Riski
- DNA Yapısı Kanserde Etkili
- 3K İle Hem Tok Kalın, Hem Kilo Verin
-
▼
Tem 11
(20)
-
▼
Temmuz
(40)